Yaşam, Tanrı’nın insana ne görkemli armağanı, onu benliğimizde dolu dolu hissetmek ise ne büyük mutluluktur…
Yaşamı anlamlı kılan güçlü kavramlar, sevgi ve mutluluktan başka ne olabilir ki? Oysa, hayatı/insanları seven, mutlu olabilen ve çevrelerindekilere de mutluluk verebilenler çoğu zaman “SAF” damgasıyla ödüllendirilirler… Değişik bir ifadeyle, çağımızda “İYİ NİYETLİLİK” erdem olmaktan çıkarak, “ENAYİLİK” statüsüne alınmaktadır.
Bilinçli olarak sevebilme yeteneğine sahip tek canlı İNSAN’dır. Eğer doğa bize böyle bir ayrıcalık verdiyse, yeryüzündeki her şey gibi bu özelliğin de bir neden ve amacı bulunmaktadır. Sevmenin amacı, Evrendeki büyük dengede aranmalıdır. Tüm canlıların doğum, yaşam ve ölüm süreçlerindeki kusursuz dengenin kaynağı SEVGİ’dir. Tanrı olağanüstü bir sevgi potansiyelidir; bu nedenle, O’nu ve Kainatı çözmek, ancak SEVGİYİ TAM OLARAK ANLADIĞIMIZ ZAMAN mümkün olacaktır…
Gerçekte, gereksinim duyacağımız her şey gibi, mutluluk potansiyeli de doğarken bizlere armağan edilmektedir ve insanın mutluluk kaynakları, yaşam boyu tüketilemeyecek kadar fazladır. Ne var ki, tüm yeteneklerin ortak özelliği, FARKEDİLMEYE ve GELİŞTİRİLMEYE GEREKSİNİM DUYMALARIDIR. SEVEBİLME ve MUTLU OLABİLME yetileri de, farkına varılmadan işleyebilecek mekanizmalardan değildir. Kalbimize, atması için komut vermek zorunda olmadığımız bir gerçektir ama, sevmeyi ya da yaşamdan zevk almayı istiyorsak, “BEN BU DÜNYAYA YAŞAMAK, KENDİ HAYATIMI OLDUĞU KADAR, DİĞERLERİNİNKİNİ DE YAŞANILIR KILMAK İÇİN GELDİM…” mesajını aklımızdan ve kalbimizden asla çıkarmamalıyız…
Mutluluğun “PERİ MASALI” olarak ünlenmesi, kavramın tanıtım anlışlıklarından kaynaklanmaktadır. Yaşamdaki birçok önemli olguyu ya hiç bilmemekteyiz, ya da eski verilerle değerlendirerek, yanlış ve eksik olarak günümüze uyarlamaktayız…
İki çeşit cehalet vardır: Bilincinde olunan, kabul ve itiraf edilen “Gerçek/Açık Cehalet” ve başkalarına yansıtılmayan “Gizli Cehalet”… Gerçek Cehalet, yanıltıcı değildir, çünkü bilmeyen kişi “BEN ANLAMAM…” diyerek zararsızca bir köşeye çekilir; eksik, hatta yanlış bildikleri halde, “BEN BİLİYORUM…” diye ısrar eden, GİZLİ CAHİLLER ise, kendileriyle birlikte çevrelerini de aldatırlar. Mutluluğu, “Yaşamı hafife almakla” karıştıranlar da, işte bu gizli cahillerdir.
Kişi mutluluğa ve sevgiye değer veriyorsa, bu onun hayatla, insanlarla barışık olduğunu, onları ciddiye aldığını kanıtlar, çünkü hiçbir birey için mutsuz, sevgisiz, en önemlisi de İNSANSIZ bir yaşam düşünülemez…
Aslı DİNÇMAN
İzmit, 24 Nisan 1991