Çocuğun sağlıklı gelişimi için eğitimin vazgeçilmez olduğu, bilinen ve sık sık vurgulanan bir gerçektir. Özellikle de çocuk doğduğu anda başlayan
-başlaması beklenen- ve okula olduğu kadar, bütünüyle yaşama da hazırlık niteliği taşıyan aile içi eğitim süreci, bireyin geleceğini yönlendirecek, varlığını anlamlandıracak ve yoluna ışık tutacaktır.
Aile içi eğitim, bir anlamda, YAŞAMAYI, YAŞAYARAK ve YAŞATARAK ÖĞRETMEKTİR… Bu doğrultuda, “Sağlam” çocuklar dünyaya geldikleri andan itibaren, kendilerine verilen aile üyesi rolleri içinde, zaman zaman yanılarak, hata yaparak, doğruyu bularak, ödül ya da ceza alarak vb. gerekli eğitimi alırlar. Elbette ki, bütünüyle SAĞLIKLI BİREYLER olup olmadıkları, tartışmaya açıktır ama istisnalar dışında büyük bir çoğunluk, yetenekleriyle yaşamda rol üstlenebilen, yaşama katkıda bulunabilen, en azından, “Uyumlu” olarak tanımlanabilecek kişiliklere sahip olurlar.
SEREBRAL PALSİ’Lİ ÇOCUĞUN AİLE İÇİ EĞİTİM ALMASI İSE, “ALIŞILMIŞ SPASTİK KALIPLARI” NEDENİYLE, NEREDEYSE OLANAKSIZDIR. Tanı koyulduğu anda ona, diğer çocuklara olduğu gibi normal davranılamayacağını “öğrenen” aile, “BENİMSEME”ye eğilimli değilse, spastik çocuğu günlük yaşamdaki olağan uyum beklentisinden soyutlar. Söz konusu ortamlarda Serebral Palsi’li çocuk, diğerleri kadar sağlıklı olmak, ailesine uyum sağlamak ve kendisinden beklenenleri gerçekleştirmek vb. sorumluluklardan yalıtılmıştır.
Aile içi eğitimde özüre bakış açısı değer taşıyorsa, konuyu “YEDİ TEMEL TUTUM” açısından incelemekte yarar vardır.
AİLE İÇİ EĞİTİM ve KABULLENME
“Kabullenme Tutumu”nda aile, ideal olanı yapma iddiasıyla SP’li çocuğa normal davrandığını varsayar. Bu psikolojinin gereği olarak toplumda, çocuğa aile içinde diğer fertler gibi sorumluluk verildiği imajı yaratılmak istenir. Gerçek ise çok farklıdır. Spastiklerin de diğer çocuklar kadar sağlıklı yetiştirilebilecekleri düşünülemediği için, aile içinde SP’liden beklenenler, “SAĞLIKLI AİLE ÜYESİ” normlarına asla ulaşamaz.
Örneğin, çocuğun aile büyükleriyle ilişkilerini ele alalım. “Kabullenme Tutumu” geçerliyse, özürlü olduğu için, Serebral Palsi’liden büyüklerine saygı göstermesi beklenmez. Ancak bu beklentisizlik açıkça itiraf da edilemez. Çünkü, “İDEAL” ZANNEDİLEN BİR YAKLAŞIMA “BEKLENTİSİZLİK” DAHİL EDİLİRSE, TUTUMUN MÜKEMMELLİĞİ ZEDELENECEKTİR.
Bu nedenle aile içi eğitim yetersizliğine, yine “Kabullenme Tutumu”na uygun bir mazeret bulunur. Özür öne sürülerek, çocuğun gerektiği gibi eğitilemediği ya da öğrendiklerini uygulayamadığı savunulur. Bu da çok inandırıcıdır. ZİRA, BENİMSEMEYİ BİLMEYENLER İÇİN SEREBRAL PALSİ, HER ŞEYE ENGEL OLAN BİR TRAJEDİDİR.
“Kabullenme”yle büyüyen Serebral Palsi’liler, kime/nerede/nasıl davranacaklarını bilmezler. Zaten hiç kimsenin de onlardan bilinçli davranış beklentisi yoktur. Aile, çocuğun engeline sığınarak, onu sağlıklı yetiştirememe aczini kamufle eder. Üstelik, “Kabullenme Tutumu”yla spastiklerin, olabilecekleri en iyi duruma getirildikleri zannedildiği için, bu durumdaki SP’lilerin davranışlarını irdelemek, hiç kimsenin aklının ucundan geçmez…
Aile içi eğitim yetersizliğinin “Kabullenme Tutumu”yla yetişen Serebral Palsi’lilere yönelik olumsuzluğunun fark edilmesi olanaksızdır. Günümüzde, ideal zannedilen temel tutumun yarattığı, uyumsuzluk, hırçınlık ve görgü eksikliği vb. davranış bozuklukları, Serebral Palsi’ye yüklenerek, “SP’nin yol açtığı zihinsel yetersizliğin olağan sonucu” kabul edilmektedir.
——
AİLE İÇİ EĞİTİM ve SUÇLULUK
Özür nedeniyle suçluluk duyulan ve çocuğa kölelik yapılan yaklaşımda, Serebral Palsi’liye aile içi eğitim verilmesi olanaksızdır. “Alışılmış Spastik Kalıpları”nın SP’liye öğretilmesini öngördüğü basit davranış ve bağımsızlık kalıpları dahi, “çocuğu zorlayacağı” gerekçesiyle engellenmeye çalışılırken, aile içinde Serebral Palsi’liye, davranışlarını yönlendirici nitelikte eğitim verilmesi düşünülemez.
“Suçluluk”ta da, “Kabullenme Tutumu”nda olduğu gibi, aile içi eğitimde özürlüden gerçek anlamda hiçbir beklenti yoktur. “SEREBRAL PALSİ’LİNİN SAĞLIKLI YETİŞEREK, TOPLUMDA GENEL GEÇERLİLİĞİ OLAN RUH SAĞLIĞI VE DAVRANIŞ NORMLARINA SAHİP OLMASI” ideali de bu tutumda söz konusu edilemeyeceği için çocuk, yaşamda karşılaşabileceği olaylara yönelik hiçbir şey öğrenmeden büyür.
Elbette ki, “Alışılmış Spastik Kalıpları” önyargılarından biri olan, “Serebral Palsi’liler, yaşamın gerçeklerine karşı savunmasız ve korumasızdırlar. Bu nedenle de olabildiğince kendi alemlerinde yaşatılmalıdırlar…” görüşü de, zaten her an çocuğu markaj halinde olan ailenin yaklaşımını destekler. Böylelikle Serebral Palsi’li, ne zaman, nasıl davranması gerektiğini öğrenmeden, öylesine büyür.
————-
AİLE İÇİ EĞİTİM ve UTANÇ
Prensipte, bir dışlama yaklaşımı olan “Utanç Tutumu”nda Serebral Palsi’lilere yönelik aile içi eğitim söz konusu olamaz. Ancak, karışıklığa yol açan temel ilke “Aşırı Beklentiler”, SP’linin “Sağlam Çocuk Hayaleti”ne ulaştırılması adına “eğitilmesini” (?) gerektirdiğinden, aile üyeleri de, “Hırpalama”, “Aşağılama” ve “Suçlama” temel ilkelerinden kaynaklanan davranışlarını, “Aile içi eğitim” kılıfına geçirirler. Örneğin, tükürüğü aktığı için aşağıladıkları Serebral Palsi’liye, yutkunmayı öğrenmesi için böyle davrandıklarını varsayabilirler. Diğer taraftan, çocuğun yutkunabilmesi için, terapi anlamında doğru yardım ya da yönlendirmede bulunmazlar.
Serebral Palsi’lilerde ağır zihinsel yetersizliğe yol açan “Utanç Tutumu”yla büyüyenler, tümüyle pasif çocuklardır. Yaşam ve insanlara ilişkin hiçbir bilgiye sahip olmadıkları için, hayatta kaldıkları sürece “Alışılmış Spastik Kalıpları”nın öngördüğü biçimde korunmaya muhtaç olacaklardır.
——————-
AİLE İÇİ EĞİTİM ve ÖZÜRÜ YADSIMA
Özürü yadsıyan aile, Serebral Palsi’linin özüründen bağımsız yetiştirilerek, sağlam çocuklarla eşit nitelikte aile içi eğitim almasını sağlayamaz. Çünkü, hem yadsınan özür bilinçaltında her şeye karıştırılır, hem de SP’linin özel durumunun yok sayılması, eğitimin çocuğun gerçeklerine uygun özerklikte düzenlenmesini engeller.
SP’linin yapabilecekleriyle yapamayacaklarının ayrılamaması, verilen eğitimden beklentilerin yüksek gösterilmesine yol açar. Çocuk, aldığı eğitimi yaşantısına yerleştiremeyince de, beceriksiz olmakla suçlanır.
“Özürü Yadsıma Tutumu”nda aile içi eğitim, “öyle gerektiği için” vardır. Serebral Palsi’linin her şeyi yapabileceğini/yapabildiğini varsayan aile üyelerinin bilinçaltındaki gerçek kaygıları, aslında “Çocuğun hiçbir şey beceremeyeceği ve hiçbir şey olamayacağı” olduğu ve çocuk bu kaygıya paralel büyütüldüğü için, SP’li gerçekten de HİÇBİR ŞEY OLAMAZ…
————
AİLE İÇİ EĞİTİM ve ÖZÜRLÜYÜ REDDETME
Aile üyelerinin kendilerini Serebral Palsi’liden soyutlamaya çalıştıkları yaklaşımda, bilinçli aile içi eğitim elbette ki söz konusu olamaz. Diğer yandan, “Alışılmış Spastik Kalıpları”na da uygun olan “Beklentisiz Beklentiler” yardımıyla çocuğun tümüyle dışlanmadığı ve eğitimsiz bırakılmadığı imajı yaratılmaya çalışılır.
Örneğin, “Çocuğun bu haliyle topluma kazandırılması gerektiğini”, “Beklentisiz Beklenti” olarak öne süren aile, “Değişkenlik” sorununun da etkisiyle zaman zaman SP’liyi, çevresine uyum sağlamaya teşvik edebilir. Ancak çocuk, “Özürlüyü Reddetme Tutumu” nedeniyle hiçbir şekilde eğitim alamayacak düzeyde zihinsel engelli hale geldiğinden, davranışlarını bilinçle yönlendirmesi mümkün değildir.
—————-
AİLE İÇİ EĞİTİM ve ÖRTÜLÜ TECRİT
Tutumda Serebral Palsi’linin yaşamdan yalıtımının gizli kalabilmesi için, “aile içi eğitim alıyormuş gibi” gösterilmesi zorunludur. Aile üyeleri, çocuğun özgür iletişimini kısıtlarken, ona çevresine uyumlu davranmayı da öğretmek durumundadırlar. Çünkü Serebral Palsi’liyi “Adet yerini bulsun diye” dışarıya çıkarttıklarında, eğitimsiz görünmemelidir. Bunu başarmaları kolay değildir. Zira doğru eğitim, iletişimi de beraberinde getirir, getirmelidir. “Örtülü Tecrit” ise, iletişimi çeşitli şekillerde engellemeyi öngören bir sistemdir.
Öyleyse aile üyeleri, aile içi eğitimi öyle düzenlemelidirler ki, hem çocukla ilgilendikleri ve onu topluma kazandırmaya çalıştıkları fark edilsin, hem de çocuğun çevresiyle iletişimine koydukları ambargo göze batmasın…
Serebral Palsi bu konuda, eşi az bulunur bir sığınaktır. Zira, “Engelli çocuğunu topluma kazandırmak adına eğitmeye uğraşan, biçare aile”, Serebral Palsi’yi bir “İletişim engeli” olarak öne sürer. “Alışılmış Engelli Kalıpları”nın tutsağı olan herkes de bu masala inanır…
“Örtülü Tecrit Tutumu”yla büyüyen Serebral Palsi’liler aile içi eğitim açısından değerlendirildiklerinde, özgüven eksikliği göze çarpar. İletişim engellidirler. Kişilikleri gelişmediği için, aileleri yanlarında olmadığı zaman hiçbir şey yapamazlar. Ömürleri boyunca silik ve pasif yaşamaya mecburdurlar…
————–
AİLE İÇİ EĞİTİM ve AÇIK TECRİT
“Zihinsel engel” mazeretine sığınılan “Açık Tecrit”te, Serebral Palsi’li çocuk tam bir aile içi eğitim yokluğuna maruzdur. Hiçbir şey anlamayacağından emin olunduğu için hiçbir şey öğretilmeyen çocuk, fiziksel yalıtımla da karşı karşıya kaldığından, gerçekten zeka özürlü duruma gelir. Bu da, “Spastiklere Özerk Dünya Sanısı”na çok uygundur. Böylelikle bir yaşam daha, yalıtılmış bir dünyada yok olup gider.
—————
AİLE İÇİ EĞİTİM ve BENİMSEME
Çocuk, Serebral Palsi’den kaynaklanan yetersizlikleriyle birlikte, herkes gibi yaşamaya yüreklendirildiği için, diğer çocuklarla eşit nicelikte aile içi eğitim görür. Özellikle zihinsel ve psikolojik olarak sağlıklı yaşamasına değer verilir. Bu nedenle de ailesi ona her şeyi yerinde, zamanında ve özel gereksinimlerini dikkate alarak öğretme çabasındadır.
“BENİMSEME”yle yetişen Serebral Palsi’liler, kendilerinden emin, koşullara uyum sağlayabilen, kolay iletişim kurulabilen ve öğrendiklerinden azami yararlanabilen kişilerdir. Serebral Palsi’nin getirdiği kısıtlamaları, bütünüyle yaşamı kısıtlayan bir engel değildir. Onlar başarılı ve mutlu yaşama potansiyellerini aktif kılabilen, “şanslı” kişilerdir…
●●●
Her alanda olduğu gibi, aile içi eğitim konusunda da Serebral Palsi’lilerin önlerindeki gerçek mania, “SEREBRAL PALSİ’NİN BİR YAŞAM ENGELİ OLDUĞU” saplantısıdır. Bu saplantıyı, “BENİMSEME”, bilinç ve sağduyuyla aşabilmek ümidiyle…
Aslı DİNÇMAN
İzmir, 21 Nisan 2005