İnsanın hayallerinin ve dileklerinin de bir sınırı olmalıdır. Aksi takdirde hepimiz, gerçekleşemeyecek amaçlar nedeniyle bozulmuş sinirlerimiz ve toz pembe düşlerimizle birlikte ortada kalacağız…
Çevrecilik alanındaki gelişmeleri, dudaklarımda alaylı bir
tebessümle izliyorum ve anlamakta güçlük çekiyorum. Bu davayı savunanların NE YAPTIKLARINI GERÇEKTEN BİLDİKLERİNE de asla inanmıyorum…
Dünyayı sevmek ve korumak hepimizin en büyük sorumluluğu… Ne var ki bunu küçük bir azınlıkla, üstelik de Dünyanın yönetimini elinde tutan güçleri yadsıyarak başarmak mümkün değildir.
Gerçekçi olalım. Hiçbir süper güç, varlığını ve zenginliğini tehdit edecek çevreci hareketlere göz yummayacaktır. Aksini savunmak, gerçekleri yadsımak anlamına gelir. Termik santrallere istediğimiz kadar karşı çıkalım, süper güçleri ikna edemediğimiz sürece, dev gibi santrallerin inşası sürerken bizim de başımız okşanarak, avunmamız ve “ÇEVRECİ OLMAKLA ÖĞÜNEBİLMEMİZ” için birkaç zararsız protesto yürüyüşü yapmamıza izin verilecektir.
Çocuklar çevreye büyük bir duyarlılıkla sahip çıkıyorlar. İleride, yönetime geldiklerinde ise büyük olasılıkla çiçeklerle değil, petrol varilleriyle ilgilenmeyi tercih edeceklerdir…
Yazdıklarım acı olabilir ama gerçekleri yadsımak, onların olumluya
dönüşmelerini sağlamıyor. Aksine birşeyin bilincine varmak ona çözüm getirebilmenin ilk ve en önemli koşuludur. Değerler dengesi bozulan Dünyamızda, süper güçler de dahil olmak üzere, her kesimi ilgilendiren yaşamsal bir olguyu “SUYA SABUNA DOKUNMADAN” düzeltmeye çalışmak kolaycılıktır. Çevre eğitimine öncelikle Dünya yönetiminde söz sahibi olanlardan ve tüm Dünya çocuklarını yetiştirecek ailelerden ve okullardan başlanmalıdır. Eğer insanları, dilimize doladığımız Çevrecilik konusunda GERÇEKTEN eğitebilirsek ve küçük çocuklar gibi, “AFERİN, BÜYÜK ÇEVRECİ…” övgülerini beklemeden, sokaklarda yürüyüp kimseye yararı olmayacak gösterişler yapmadan, sessiz ama derinden, emin adımlarla ilerleyebilirsek gerçek anlamda ÇEVRECİ olabiliriz…
Aslı DİNÇMAN
İzmir, 25 Nisan 1995