Birkaç gündür gazete ve televizyonlarda, hastanedeki yanlış müdahale sonucu kolu kesilen küçük Ayşen ile ilgili haberleri izliyor ve çok endişeleniyorum. Yazımın başlığını okuyanlar, kolunu kaybetmesini, “Ayşen’in talihsizliği” olarak yorumlayacağımı düşünebilirler. Oysa şükürler olsun ki, insanı insan yapan özelliğin bir tek kol olmadığını düşünebilecek durumdayım…
Öyleyse nedir Ayşen’in talihsizliği? Bugüne dek ona verilen mesajlarda herhangi bir değişiklik olmazsa, Ayşen bir “Ruh hastası” olarak yetişecek. Çünkü olay öyle dramatize ediliyor ki küçük kız her şeyin bilincine vardığında hayatının sadece, YİTİRDİĞİ SOL KOLU olduğuna inanacak ve o olmadığı için, mutlu ve doyumlu bir hayatı da olmayacak…
Hastanede yapılan hatayı affetmek mi gerekiyor? Elbette ki hayır… Yalnız dikkat ediyorum, Tv ve gazetelerden verilen mesajlar yapılan hatanın tekrarlanmamasına değil, Ayşen’in yaşadığı “DRAM”a yönelik…
Hiçbirimizin, henüz üç yaşındaki bir çocuğun geleceğini karartmaya hakkı yok. İnsan tek kolla da yaşayabilir, üretebilir ama ÖZÜRLÜ BİR RUHLA hiçbir şey yapılamaz. İnsan hayatını anlamlı ve yaşamaya değer kılan iki kavram vardır: Zeka ve ruh sağlığı… Eğer onlara sahipseniz, kolunuz, bacağınız olmasa da İNSAN olabilirsiniz ama ruh sağlığınız yerinde değilse, gerçekten ÖZÜRLÜ olursunuz…
Belki bu yazıyı Ayşen’in ailesi de okuyacak ve “HARİÇTEN GAZEL OKUDUĞUMU” düşünecektir. Ben dünyaya gözlerimi açtığım ilk günden beri spastik özürlüyüm. Vücudumu asla tam olarak kontrol edemedim, hayatım boyunca da edemeyeceğim. Özürümü tümüyle benimsiyor ve çok seviyorum. Ben bir yazarım. Üstelik bilgisayar yardımıyla yazı yazarken sadece tek parmağımı kullanabiliyorum…
Ayşen’in ailesine, çevresine ve basına bir tek mesajım var. Eğer Ayşen’i GERÇEKTEN seviyor ve düşünüyorsanız, ona kaybettiği koluna üzülmeyi değil, diğer kolunu kendisi, ailesi ve insanlık adına en iyi biçimde kullanmayı ve birkaç ay sonra takılacak protez kolunu sevmeyi öğretirsiniz…
Aslı DİNÇMAN
İzmir, 27 HAZİRAN 1995