ATATÜRK, CUMHURİYET ve TÜRKİYE GERÇEĞİ

İnsan, kendisi için yaşamsal ve alternatifsiz olan her değere çok çabuk alışır. Hele bu güzellikler, kendisi istemeden ya da yeterince çaba sarf etmeden armağan edilmişse, kıymet bilmek iyice zorlaşır. Kıymet bilmek zorlaşınca, korumak zorlaşır. Korunamayan değerler ise, ne yazık ki, kaybedilir. Birileri gelir, onları sizden çekip alıverir ve siz ne olduğunun farkına vardığınızda, her şey için çok çok geçtir…

Türkiye Cumhuriyeti nasıl kurulmuştur? Yanıtını tarih kitaplarına bakarak vermek, yeterli değildir. Çünkü Cumhuriyetimiz, Ulusal Kurtuluş Savaşımızın çok öncesinde, büyük önderimiz Mustafa Kemal ATATÜRK’ün beyin ve yüreğinde zaten kurulmuştu. Geriye sadece teoriyi pratiğe dönüştürmek kalıyordu. İstanbul hükümetinin hainliği; bir yerde, ATATÜRK’ümüzün planladığı yeni Türkiye’yi kurmak için gereken ortamı yaratmıştır.

Düşüncede sınır yok… Kendimize şu soruyu da korkusuzca soralım: Kurtuluş Savaşı döneminde Türk halkı, yeni Türkiye’nin yönetim şeklinin cumhuriyet olacağını, saltanat ve halifeliğin kaldırılacağını bilse; Şeyh Sait İsyanları, Kubilay vakaları ve buna benzer birçok olay, daha erken tarihlerde ve daha geniş çapta gerçekleşmez miydi?

Türk Ulusu işgalci güçlere karşı, vatanını kahramanca savunmuş ve bir destan yazmıştır. Ancak bunu kendi kendini yönetmek için, Cumhuriyet için, demokrasi için, hele de Laiklik için bilinçli olarak yaptığını söylemek, hiç de gerçekçi olamayacaktır…

Laik Türkiye Cumhuriyeti bize Mustafa Kemal ATATÜRK’ün armağanıdır ve kim ne derse desin, Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından, yoktan varedilerek kurulmuştur.

Lütfen şu soruyu da objektif olarak cevaplayın: O DÖNEMDE, SALTANAT İLE CUMHURİYET ARASINDA BİR HALKOYLAMASI YAPILSAYDI, ACABA KAÇ KİŞİ CUMHURİYET İDARESİNİ SEÇERDİ?

Düşman orduları tarafından bilfiil işgal edilmiş bir ülkeyi savunmakla; demokratik, laik Türkiye Cumhuriyeti için psiko-sosyo-politik, fikirsel+düşünsel savunma yapmak, ne yazık ki aynı şey değildir. Bu nedenledir ki ATATÜRK, Gençliğe Hitabe’sinde her iki tehlikeyi de ayrı ayrı vurgulayarak bizleri uyarmıştır.

Geldik yine başta değindiğim gerçeklere… Biz, ATATÜRK’ün armağanı olan Laik Cumhuriyetimizin değerini, galiba yeterince bilmiyoruz. Çünkü biz, kuruluşundan bu yana, cumhuriyet uğruna hiç “İstiklal Savaşı” yaşamadık. Ne zaman cumhuriyetimize yönelik bir tehdit oluştu, birileri onu bertaraf etmeye çalıştılar. Söz konusu müdahaleler de bize, “MUASIR MEDENİYET OLMA YOLUNDA” çok zaman kaybettirdi.

ATATÜRK, temelini çok sağlam attığı için, Türkiye Cumhuriyeti asla yıkılma noktasına gelmemiştir ve gelmeyecektir… Ancak bu özgüven bizi rehavete sürükleyemez, asla sürüklememeli… Çünkü ülkemiz coğrafi konumu itibarıyla kilit ülkelerdendir.

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün emaneti olan cumhuriyete, büyük önderin kurduğu nitelikleriyle sahip çıkma konusunda, kitleleri uyandırma zamanı gelmiştir… Bu, internette entelektüel yazılar yazmanın, cumhuriyetçi yürüyüşler düzenlemenin ya da e-posta zincirleri oluşturmanın ötesinde bir sorumluluktur. Eğer seçimler öncesinde üç torba erzak dağıtılarak oylar belirli bir yöne kanalize edilebiliyorsa, ortada -seçim sisteminin bozukluğundan öte- başka bir sorun var demektir. Hem de çok önemli ve ciddi bir sorun…

DEMOKRATİK, LAİK ATATÜRK CUMHURİYETİ, TÜRK ULUSU’NUN OMURİLİĞİDİR… SAHİP OLDUĞU ÖZELLİKLER NE OLURSA OLSUN, (Servet, mal, statü vb.) BİR CANLININ, OMURİLİĞİ ZEDELENDİKTEN SONRAKİ YAŞAM BİÇİMİ, ASLA ÖNCEKİ GİBİ OLMAYACAKTIR… Hedefimiz, bu gerçeği halkımıza en yalın dille anlatmaktır. Aksi yönde çalışanlar elbette ki olacaktır… Mustafa Kemal ATATÜRK zamanında bile olmuştur.

TÜRK ULUSU; VAROLUŞ KAYNAĞI OLAN ATATÜRK CUMHURİYETİNE SAHİP ÇIKMAYI, GEÇİM SIKINTISININ YA DA GÜNDELİK KÜÇÜK/BASİT KAYGILARIN ÖNÜNE GEÇİRMEYİ BAŞARABİLİRSE, DÂHİLİ VE HARİCİ HER BEDHAHLA KOLAYLIKLA MÜCADELE EDEBİLECEKTİR…

Aslı DİNÇMAN
İzmir, 12 Haziran 2006

ATATÜRK, Cumhuriyet, Türkiye gerçeği  PPS  (Tıklayın)