ATATÜRK 125 YAŞINDA

YIL 2006…

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, bizi uygarlığa, aydınlık yarınlara götüren devrimlerin mimarı büyük önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK‘ün doğumunun 125. yılını kutluyoruz.

Yaşamı boyunca ulusunu ileriye, hep daha iyiye gitmeye yüreklendiren O ÖZEL İNSANI ANARKEN belki de yapılabilecek en güzel şey, onun bize armağan ettiği değerleri ve bu değerlerle kaydettiğimiz gelişmeleri YENİDEN ANIMSAMAK, ANIMSATMAK…

Böylelikle de ONUN bizim için neler ifade ettiğini YENİDEN, YENİDEN, YENİDEN KEŞFEDEREK, “ATATÜRK TÜRKİYESİ”nde yaşamanın önemini kavramak…

ATATÜRK DEVRİMLERİNİN AMACI
Kendi deyişiyle,“Türkiye’yi çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmak“…

Bu büyük ideal doğrultusundaki devrimlerin yapılış sistemini ve hızını incelediğimizde, Büyük Önderimizin bize duyduğu sonsuz güveni fark ederiz. ATATÜRK zaten Türk Ulusu’nu -öz itibarıyla- ulaştırmak istediği hedefte görüyordu… Sadece o zamana kadar bize fırsat verilmediğini düşünüyordu.

Bakın bu konuda ATATÜRK ne diyor:

“Her zaman tekrar mecburiyetinde kalıyor ve tekrarı da faydalı görüyorum ki, eğer ben milletime herhangi bir hizmette bulunmuşsam, eğer ben herhangi bir teşebbüste ön ayak olmuşsam, bu hizmet ve teşebbüsün temel kaynağı, saygılar ve sevgilerle bağlı olduğum, bundan sonra da saygı ve sevgiyle, mutluluk ve refahına varlığımı, hayatımı vereceğim aziz milletime, sizlere dayanmaktadır.

Bir millette güzel şeyler düşünen insanlar, fevkalâde işler yapmaya kabiliyetli kahramanlar bulunabilir. Ama öyle kimseler yalnız başına hiçbir şey olamazlar; meğer ki bir umumî hissin ifadesi, temsilcisi olsunlar!

Ben milletimin düşünce ve duygularını yakından tanımaktan, aziz milletimde gördüğüm kabiliyet ve ihtiyacı belirtmekten başka bir şey yapmadım. Onun bu kabiliyet ve duygularını sezip, tanımakla övünüyorum. Milletimdeki, bugünkü zaferleri doğurabilecek özelliği görmüş olmak… Bütün bahtiyarlığım işte bundan ibarettir…”

İşte bunun için ATATÜRK tüm dünyanın kabul ve itiraf ettiği üzere, “EN BÜYÜK LİDER”… Çünkü o asla kendini dev aynasında görmedi… Yoktan varettiği bir Cumhuriyete ve ona ilişkin sayısız eserine karşılık, hiçbir zaman böbürlenmedi, milletinden kopmadı…

Gelin şimdi, onunla yürek yüreğe kaydettiğimiz gelişmelerden bazılarına bakalım ve doğumunun 125. yılında onun düşlediği TÜRKİYE’yi kurmak için yine ondan cesaret alalım…

• TBMM kuruluşu ve Ulusal Egemenlik
• Misak-ı Milli Andı
• İstiklal Marşımızın Kabulü
• Saltanatın kaldırılması
• Cumhuriyetin İlanı
• Hilafetin Kaldırılması
• Öğretim Birliği (Tevhidi Tedrisat) yasasının kabulü
• Şapka Kanununun Yürürlüğe Girmesi
• Tekkelerin, Türbelerin, Tarikatların kapatılması yasasının yürürlüğe girmesi
• Türk Medeni Kanunun Kabulü
• İstanbul’da Hutbenin Türkçe okunması
• Anayasa’dan “Devletin dini İslam’dır” maddesinin çıkarılışı
• Yeni Türk Harflerinin Kabulü
• İlk Türk Kadın Yargıçlarının göreve başlaması
• İlk kez kadınlara seçim hakkı verilmesi
• Türk Tarih Kurumunun Kurulması
• Halkevlerinin açılışı
• Türk Dil Kurumunun Kuruluşu
• Ezan’ın Türkçe Okunması
• Soyadı Yasasının Kabulü
• Kadınlara Milletvekili seçme ve seçilme hakkının verilmesi

Büyük önderimizin özellikle çok önem verdiği konular da vardı. Çocuklar, gençler, kadınlar gibi… Bugün Türk kadını, yaşam standardını ve üretkenliğini ATATÜRK’e borçludur. Elbette ki kadın hakları açısından ülkemizde yetersizlikler, aksaklıklar vardır. Ancak Mustafa Kemal ATATÜRK, dünyanın pek çok ülkesinde olmayan EN TEMEL KADIN HAKLARINI günümüzden neredeyse 100 yıl önce benimsemiş ve bizlere armağan etmiştir.

Dünyanın tek Çocuk Bayramını Türk çocuklarına armağan eden O’dur… Gençliğe Hitabesi, yıllara meydan okuyarak, bugün de ilk günkü gibi yolumuzu aydınlatmakta, yarınlara umut olmaktadır…

ATATÜRK’ümüzün, “BENİM DOĞUM GÜNÜM KABUL EDEBİLİRSİNİZ.” dediği, 19 Mayıs 1919’u başlangıç alırsak, 1919’dan 1938’e kadar ONUNLA gerçekleştirdiklerimize şöyle bir göz gezdirdiğimizde dahi, 19 yılda ASIRLARI BİR HAMLEDE AŞTIĞIMIZI GÖRÜRÜZ. Ne demişti Büyük Önder, Onuncu Yıl Nutku’nda:
“AZ ZAMANDA ÇOK VE BÜYÜK İŞLER YAPTIK…”

Şimdi düşünelim…
1938’den 2006’ya kaç 19 yıl geçti?
Bu “19 yıl”larda Mustafa Kemal’in bizi görmek istediği yere, o “MUASIR MEDENİYETLER SEVİYESİNE” ulaşmak için ne kadar gerçekçi düşler kurabildik?

Yeni Türkiye’yi ATATÜRK’ün istediği yerden de daha ileriye götürmeyi başarabildik mi?

ATATÜRK’ü anlamaya, “ATATÜRK İLE YAŞAMAYA” gönül vermiş gençler yetişti mi? (İstisnalar kaideyi ne yazık ki bozmuyor.)

Norveççedeki ifadesiyle, “ATATÜRK GİBİ DÜŞÜNMEYİ” öğrenebildik mi?

Evet, bu yıl dünyaya gelmiş “En büyük Liderin”, bizim önderimizin, ATATÜRK’ümüzün 125. Doğum Yılı…

Onu anacak mıyız? Elbette ki anacağız. Elbette ki, ona borçlu olduklarımızı dile getireceğiz. Ona dünya övgüler yağdırıyor, elbette ki biz de gururlanacağız… Bu en doğal hakkımız…

Çünkü o, A T A T Ü R K…

Ama bir şeyler daha yapmalıyız… Öyle şeyler ki, duvardaki resimleriyle her göz göze gelişimizde ve onun bizi izlediğini her düşündüğümüzde, gözlerimizi kaçırmadan, gururla gülümseyip, “SENİNLEYİZ… EMANETLERİN BEYİN VE YÜREKLERİMİZDE YÜKSELİYOR…” diyebilelim…

İYİ Kİ DOĞDUN BÜYÜK ÖNDER…
SENİ ÖYLE ÇOK SEVİYORUZ Kİ…

Aslı DİNÇMAN
İzmir, 07 Nisan 2006

ATATÜRK 125 Yaşında-Sesli  PPS  (Tıklayın)