ANAYASADA TÜRBAN DÜZENLEMESİ İPTALİ, LAİKLİK ve DİĞER ATATÜRK İLKELERİ

Anayasa Mahkemesi, AKP’nin üniversitelerde sıkmabaşı serbest bırakmak için MHP desteğiyle yaptığı düzenlemeyi iptal etti.

İçinde bulunduğumuz ağır koşullarda, gaflet ve dalalete müdahale edebilecek mekanizmaların işbaşında olduğunu görmek; duygusal açıdan beni, anlatamayacağım kadar mutlu etti. Düşünce boyutunda ise, ne yazık ki aynı iç huzurunu duymam henüz mümkün değil…

ATATÜRK İlkeleri, bölünmez, tek tek ele alınamaz bir bütündür. Yani, sadece Cumhuriyetçilik İlkesini korumakla, milli değerlerimize sahip çıkmış sayılamayız. Ya da sadece Laikliğe aykırılığı bertaraf etmekle, Cumhuriyetimizi yeniden Kemalizm ışığıyla aydınlatmayı başaramayız. Bunu ümit ediyorsak, Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün çok değer verdiği “AKILCILIK İLKESİNİ” dikkate alamıyoruz demektir ki, sonuç çok tehlikeli olabilir…

”Türkiye Cumhuriyeti için en hayati ATATÜRK İlkesi, LAİKLİKTİR.” diyebilir miyiz? Bunu öğrenebileceğimiz en güvenilir kaynak, elbette ki, Mustafa Kemal ATATÜRK’un gerçekleştirdikleridir.

Basit bir kronolojik döküm yapalım:

Cumhuriyetin ilanı:1923… 1924’te Halifelik kaldırılıyor. Ancak Anayasadaki “Devletin dini İslam’dır.” Maddesi bırakılıyor. Diğer ATATÜRK İLKELERİ ile birlikte Laiklik İlkesinin Anayasaya ilk girdiği tarih, 5 Şubat 1937…

Elbette ki ATATÜRK, Laiklik İlkesi Anayasaya girmeden de, Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Ulusu’nun yarınları için, laik düzenlemeler yapmıştır. Devrimlerin çıkış noktası, Yüce Türk’ün zihninde yıllar önceden ulusuyla özdeşleştirdiği laikliktir.

Ancak, gözümüzden bile sakınmamız ve ölene dek güçlendirmemiz gereken “Altı Ok”u Laiklik’e indirgersek, diğer ATATÜRK İLKELERİ’nden olan Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik ve İnkılâpçılık(Devrimcilik)’tan ne ölçüde yarar görebiliriz? ATATÜRK bu ilkelerin tümünü, bizim daha yüksek standartta yaşamamız için hayata geçirmiştir. LAİKLİK TEK BAŞINA ÇOK ÖNEMLİDİR AMA ASLA YETERLİ DEĞİLDİR…

Din sömürüsünün dizboyunu çoktan aştığı bir ülkede, elbette ki yaşamsal güvencemiz olan Laiklikten ödün verilemez…

Ancak,
· “Cumhuriyetçilik”e diş bileyenlerin giderek arttığı
· “Milliyetçilik”in ırkçılığa saptırılmaya çalışıldığı
· “Halkçılık”ın yok edilmek istendiği
· “Devletçilik”in “Bireyle bütünleşmiş devlet” anlayışının, küreselleşme masalıyla bitirilmesinin hedeflenerek, ulusal kaynaklarımızın satıldığı
· “Devrimcilik”in kırmızı-beyaz renginin yeşertildiği
bir ortamda da, salt laiklik ilkesinin çiğnenmesini engellemekle ne yazık ki sorunlar çözümlenemez… Bu nedenle ilk görevimiz, HALKIMIZIN DAHA UYANIK OLMASINI SAĞLAMAKTIR…

Unutmayalım: “Hâkimiyet kayıtsız şartsız Milletindir…” Dolayısıyla BUGÜN ÜLKEMİZDE YAŞANAN ATATÜRK İLKELERİ İHLALLERİ, ATATÜRK ÇOCUKLARI OLARAK BİZİM MİLLİ DENETİMİMİZDEKİ BOŞLUKTAN KAYNAKLANMAKTADIR.
Anayasa Mahkemesi bu önemli kararıyla; devlette bizim yol açtığımız denetim boşluğunu doldurarak, laiklik ilkesinin daha fazla etkilenmesini önlemiştir…

TÜRK ULUSU OLARAK HEPİMİZE DÜŞEN GÖREV; TÜRKİYE CUMHURİYETİ’Nİ TÜM ATATÜRK İLKELERİ’NİN ÜZERİNDE YÜKSELTEREK, DÜNYANIN EN UYGAR, GÜÇLÜ VE BÜYÜK DEVLETİ HALİNE GETİRMEKTİR.

Aslı DİNÇMAN
İzmir, 08 Haziran 2008