Artık savaş kaçınılmaz, çünkü ABD öyle istiyor… Dolayısıyla ben bu satırları, “SAVAŞA HAYIR!” pankartlarıyla ortalığı birbirine katan binlerce şovmen gibi, savaşın önlenebileceği hayalleriyle, boşu boşuna akıntıya kürek çekmek için yazmıyorum.
Amacım, ATATÜRK ilke / inkılaplarına tüm varlığıyla inanan, ülkesini ve insanlığı seven, yaşama saygı duyan, gerçek / tam bağımsızlığa ve yarınlara gönül vermiş bir Türk Genci sıfatıyla; göz göre göre savaşın perde arkasında kaldığını düşündüğüm bazı gerçekleri ve bu gerçekleri benimsemesi kaçınılmaz olan Türkiye’nin rolünü, ATATÜRK MANTIĞI doğrultusunda incelemeye çalışmak. Böylelikle de, -hiç olmazsa gelecekte karşılaşılabilecek olasılıklara karşı- halkımızın düşünsel boyutta daha hazırlıklı olmasına katkıda bulunabilmek.
Çıkış noktamız, “ABD NE YAPMAK İSTİYOR?” sorusu olmalı bence. Cevap açıktır: ABD, IRAK PETROLLERİNE GÖZ DİKMİŞ VE SADDAM HÜSEYİN FAKTÖRÜNÜ ORTADAN KALDIRARAK, MADDİ GÜCÜN TEK HAKİMİ OLMAK İSTEMEKTEDİR. Zira, Bosna-Hersek’teki Sırp vahşetini yıllarca uzaktan seyreden bir Amerika’yı, “DÜNYANIN BODYGUARD’I” olarak kabul etmenin, akıl+mantık+sağduyuya uygun olamayacağı kesindir…
Savaşın nedeni bu kadar açık ve basit olsa da, ABD bu planını örtbas edecek gerekçeler öne sürmektedir elbette ki. Asıl acı gerçek, tüm dünyanın, bunların bahane olduğunu bile bile aktif anlamda “SAVAŞA HAYIR!” diyemeyişi ve savaşı önleyemeyişidir. Çünkü ABD ”Süper Güç”tür…
Öne sürülen nükleer silah tehdidi, keyfi bir zaman ve şekilde (Körfez Savaşı üzerinden on yıl geçtikten sonra), üstelik de Birleşmiş Milletler yerine, Amerika Birleşik Devletleri tarafından, yine silah –belki de nükleer silah- kullanılarak ortadan kaldırılacak ve bölge ülkeleri güvenliğe kavuşturulacak!… Buna karşılık, dünya petrolünün büyük bir bölümü ABD’nin hükümranlığı altına girecek. Müttefik ülkelerin ekonomileri (en çok da Türkiye’ninki) altüst olacak. Kuzey Irak’ta nasıl bir tablonun ortaya çıkacağı ise, bilinemeyecek… Hepsinden önemlisi, tüm İslam alemi için kutsal olan Kurban Bayramı’nın hemen ertesinde masum insanlar, Müslümanlar da ölecek..
Amerika’nın bize vereceğini varsaydığımız garantiye güvenip, bir katliama kucak açmanın, BAĞIMSIZ TÜRKİYE CUMHURİYETİNE sağlayacağı çıkarlar ve bunlardan nasıl onur duyarak yararlanacağımız ise, ayrı bir tartışma konusudur… Eğer bu savaş bizi ilgilendiriyorsa, o zaman ABD’nin kendine ayıracağı pastadan, yani parçalanan Irak’tan, biz de coğrafi olmasa da, ekonomik açıdan pay almayı düşünmeliyiz.
Böyle bir dönemde ATATÜRK ve İsmet İNÖNÜ’yü anmamak elde değil. Büyük Önder yaşasaydı, hangi güç isterse istesin, acaba Türkiye etkin rol üstlenmek zorunda kalabilir miydi? Çok anlamlı bir halk deyişiyle, “Kendi yağımızla kavrulur” ve özgürlüğümüz için savaşırdık sadece. Çünkü, dünyayı dize getirse de, evrensel barışa gönül vermiş bir liderimiz vardı; üstüne basarak geçmesi için önüne serilen Yunan bayrağını, “BAYRAK, BİR MİLLETİN ONURUDUR.” diyerek, yerden kaldırtan…
Elbette ki o dönemde Türk Halkı’nın düşünce yapısı ve yaşam tarzı da daha farklıydı. Vatanımız için her türlü fedakarlığı severek yapardık biz Türkler. Parmaklarımızdaki alyansları dahi hiç tereddütsüz verirdik…
Oysa şimdi, rahatımızı ve kişisel güvenliğimizi her şeyden üstün tutar olduk. Teknoloji ve alışveriş çılgınlığı, başımızı döndürüyor.
Çocukluğumuzda ezberlediğimiz, “Yerli malı, yurdun malı, herkes onu kullanmalı…” vb. şiirler / şarkılar, büyüyünce hemen unutuldu. Maaşlara yapılacak zamları biraz da kredi kartı borçlarını azaltmak için bekler olduk. Bu koşullarda elbette ki, devletimiz de bizim yaşam standardımız için birilerine (ABD, IMF vb.) müttefik olmak durumunda…
BEN, SPASTİK OLUŞUM NEDENİYLE, ELİMLE KALEM TUTUP ÖDEV YAPAMAYACAĞIM GEREKÇESİYLE OKULA KABUL EDİLMEDİĞİM ÜLKEMİ ÇOK SEVİYORUM… Belki Amerika’da olsaydım, akademik öğrenimimi en iyi koşullarda gerçekleştirebilirdim ama her şeye rağmen ATATÜRK CUMHURİYETİ’NDE yaşamaktan büyük onur ve mutluluk duyuyorum…
Türkiye’nin yüzde doksanının bu savaşa hayır dediği kabul ediliyor. Dünyada ve ülkemizde örneklerini gördüğümüz üzere, ABD bayrağı yakmak, dev boyutlarda “SAVAŞA HAYIR!” pankartları açmak vb. pasif + suya sabuna dokunmayan eylemler yerine, savaşa gerçek anlamda “HAYIR!” diyen her Türk vatandaşını, bir Müslüman ülkeye savaş açarak, din kardeşlerimizi, masum insanları tehdit eden Amerika’ya karşı; üretimi ya da kaynağı ABD olan mal, ürün ya da hizmetleri kullanmak konusunda daha seçici davranarak tepkimizi göstermeye davet ediyorum…
“Barışın savaşla sağlanacağı” ninnilerinden arınmış bir dünyada yaşayabilmek umuduyla…
Aslı DİNÇMAN
İzmir, 08 Şubat 2003