Herhangi bir olguyu tam olarak anlamamız için, onu tüm benliğimizle hissedebilmemiz, YAŞAMAMIZ gereklidir.
Anılan kriter engelliler için de geçerlidir. Konuya duyarlı kişiler, engellilerin yaşamlarını anlayabilmek için belirli bir süre, bazı organlarını kullanmamayı ve böylelikle farklılıkları duyumsamayı denerler. Çok olumlu ve anlamlı olan bu davranışın, bir tek engelli grubu için geçerliliği yoktur. Çünkü -benim de içinde yer aldığım- bu grup, SADECE YAŞAYANLARIN ANLAYABİLECEĞİ bir engele sahiptir…
Kişi, gözlerini kapatıp “Görmemeyi” algılamaya çalışabilir ve o anda sonsuz karanlığı hissedebilir, kulaklarını tıkayıp sessizliğin Dünyasına konuk olabilir, tekerlekli sandalyede birkaç saat ya da gün geçirmeyi, elleri yokmuş gibi davranmayı, hiçbir şeyi mantıklı düşünmemeyi, ya da hiç konuşmamayı ve otistikleri anlamak amacıyla, belirli bir süre iletişim kurmamayı da başarabilir. Ne var ki, SPASTİK OLMAYI GERÇEKTEN HİSSETMESİ MÜMKÜN DEĞİLDİR…
Diğer engelli grupları var olmayan, ya da işlevini yitirmiş organları kullanamazlar. Bizler ise bir anlamda, KENDİ BEYNİMİZLE, BAŞKASINA AİT OLAN BİR BEDENİ DENETLEMEYE ÇALIŞIRIZ… Bu tanımı hiçbir uzman bilemez. Onlar sadece tıp kitaplarında okudukları teorilerle spastikleri rehabilite etmeye çalışırlar. Eğer konu, on beş – yirmi kitap okuyarak ya da altı-yedi yıl çalışarak çözülebilecek kadar basit olsaydı, bugüne dek tüm sorunlarımız biterdi… Unutmamalıyız ki, İNSANI ANLAMADAN, ONA HİZMET VERMEK OLANAKSIZDIR…
Spastiklerin en önemli gereksinimi, işlevini tam kapasiteyle (Motor-kontrol hariç) yerine getirebilecek tek organları olan beyinlerinin, yani zihinsel potansiyellerinin gerektiği biçimde geliştirilmesidir. Ne var ki, bizim engelimizi hissetmek mümkün olmadığından, duyarsız uzmanların fiziksel gelişim saplantıları ortaya çıkmakta ve çok önemli olan bu yaşamsal ihtiyaç yadsınarak, uzay çağında yaşamamıza rağmen, yüzlerce BEYİN GÜCÜ çöpe atılmaktadır…
Burada, korkutucu bir çelişki karşımıza çıkmaktadır. Spastik olmayı hissetmenin hiçbir yolu yoksa, anılan özürlü grubuna kaliteli hizmet nasıl götürülecektir?
Bu sorun ancak, spastiklerin diğer elemanlarla işbirliği içinde rehabilitasyon faaliyetlerine katılmaları ve uzmanlara rehberlik etmeleri sağlanarak giderilebilir. Elbette, bu görev için öncelikle eğitim gerekmektedir. Ailelerin de bilinçlendirilmesinin ardından, konuya İlgi duyan özürlüler belirli bir eğitimden geçirilerek, rehabilitasyon merkezlerinde çalıştırılabilirler.
Böylesine yenilikçi bir uygulama şu anda Türkiye koşulları için mümkün olmadığına göre, daha pratik çözümler getirmenin kaçınılmazlığı açıktır.
Spastikleri eğitecek elemanlar belirli bir süre onlarla birlikte olmalı, bu uygulamayı meslek yaşamlarının en önemli deneyimi olarak düşünmeli ve tüm önyargılardan, kalıplaşmış düşüncelerden sıyrılarak BİZLERİ TANIMAYA/ANLAMAYA ÇALIŞMALIDIRLAR… O zaman, İNSAN ZEKASININ TÜM FİZİKSEL KISITLAMALARIN ÜSTÜNDE OLDUĞUNU FARK EDECEKLERDİR…
ASLI DİNÇMAN
İZMİR, 29 NİSAN 1995