Bu yazıyı uzun zamandır beynimde planlıyordum ve tam istediğim gibi olabilmesi için de bir şeylerden esinlenmeyi bekliyordum.
İnsan kelimelerle yaşar; onlarla düşünür, duyumsar, özsaygı/özgüven kazanır, bildiklerini paylaşır, bilmediklerini öğrenir, korku duyar ya da sever… Eğer kelimeleri reddediyorsak, onlarla ilgili sorunlarımız var demektir.
Zaman zaman özürlü arkadaşlar “SAKAT” sözcüğü hakkında yorumlar yapıyor ve bu kelimeden hoşlanmadıklarını vurguluyorlar. Bence bu, toplumun bakış açısındaki aksaklıklardan değil, ciddiyetle düşünülmesi gereken önemli bir sorundan kaynaklanıyor.
“Sakat”, bedensel, zihinsel ya da ruhsal yetersizlikleri olan kişiler için kullanılan ve aşağılama, acıma vb. anlamına da gelmeyen doğal bir sözcüktür. Bunun yanı sıra, “SAKAT” sözcüğünün alternatifi olarak algıladığımız ve baş tacı ettiğimiz “ÖZÜRLÜ” kelimesi bir anlamda “MAZERETİ OLAN” demektir…
Geçmişte ben de sakat sözcüğünü sevmezdim. Gerçekleri gördükten sonra ise onu “ÖZÜRLÜ” kadar, hatta daha çok benimsedim. O bana İNSAN OLARAK sorumluluklarımdan kaçamayacağımı, kaçmamam gerektiğini hatırlatıyor, çünkü ben BİR İNSAN OLARAK MAZERETLİ OLMAYI KENDİME LAYIK GÖRMÜYOR, GÖRENLERİ DE ANLAYAMIYORUM…
Şimdi olayı tüm sakatlar açısından ele alalım. Sakat olarak nitelendirildiğimizde salt “HERHANGİ BİR KONUDA YETERSİZ OLDUĞUMUZ” vurgulanmaktadır ki, bu çok sağlıklı bir tanımdır. “ÖZÜRLÜ” ya da “ENGELLİ” kelimeleri de belki aynı tanım kapsamında kullanılmaktadır. Ne var ki pek çoğumuz onu gerçek bir mazeret olarak benimseyip, “ÖZÜRÜMÜZÜN” ardına gizleniriz… Biz özürlüyüzdür ve kimse bize destek vermemektedir, biz özürlüyüzdür ve herkes bize acımaktadır, iş vermemektedir, insanlar bizim eğitim imkanlarımızı kısıtlamaktadır…
Hiç kimse vermeden alamaz… Sürekli yakınmanın ve “EKSİK İNSAN” psikolojisi içinde yaşamanın bugüne dek bize ne kazandırdığı açıktır ve eminim bugünden sonra da biz değişmedikçe, hiçbir şey değişmeyecektir… “ÖZÜRLÜ OLMAK”, “ÖZÜRLÜ OLMAYI KABUL ETMEK”, varolan potansiyelimizi kullanmamızı en az yüzde elli zorlaştırır ve böylesine önemli bir oranı boşa harcama hakkımız yoktur…
Örneğin bana “Spastik”, “Sakat”, “Engelli” ya da “Özürlü” deseler ne fark eder? Ben ASLI DİNÇMAN’ım ve eğer bu dünyada iyi bir şeyler yapmak istiyorsam, sakat oluşum bu gerçeği nasıl etkileyebilir ki?
“SAKAT” sözcüğünü benimsediğimizde, olaylar çok farklı gelişecektir. Kendimize kabuk örmediğimiz ve sakatlığımızı gözümüzde büyütmediğimiz için tüm doğallığımızla topluma karışacağız, üreteceğiz, yaratacağız, kazanacağız ve bir gün göreceğiz ki eskiden bize acıdıklarını savunduklarımız, şimdi ayrıcalığımızı takdir ediyorlar…
Lütfen kelimelerden ve onların bize getireceği sorumluluklardan korkmayalım, sakatlığımızı sevelim ve onu asla bir mazeret gibi kullanmayalım… Unutmayalım ki, KELİMELERDEN KAÇABİLİRİZ AMA KENDİMİZDEN KAÇMAMIZ MÜMKÜN DEĞİLDİR…
Aslı DİNÇMAN
İzmir, 09 Şubat 1996