"NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ ?" SORUSU

Yaşamdaki sebep-sonuç ilişkisi “Yedi Temel Tutum”un oluşumuna yol açan faktörlerin de bulunduğunu bizlere kanıtlamaktadır. Bunların birçoğunu geçen bölümde inceledik. Ancak, “Benimseme” dışındaki tüm yaklaşımlarda bir tek soru vardır ki, onu çözmeden tedavi, önleme ya da geliştirme metotlarını sağlıklı olarak belirleyebilmek ve spastiklerle ailelerini olumsuzlardan korumak olanaksızdır.

Düşünelim: Çocuk sahibi olmaya karar veren bir çiftin istekleri çoğunlukla ve doğal olarak şu doğrultudadır: “İYİ YETİŞTİREBİLECEKLERİ, SAĞLIKLI BİR ÇOCUK…”

Büyük coşku ve heyecanla hazırlıklara başlanır. Bir süre sonra Dünyaya “MERHABA!” diyecek “KÜÇÜK ADAM”ın yaşayacağı ortam düzenlenir. Mali koşullar elverdiğince seveceği oyuncaklar, bebekler vb. alınır. Hatta anneyle bebeğin eve dönecekleri gün tüm ev süslenir ve aile bireyleri gibi yaşanan mekan da bir bayram havasına girer…

Her şey büyük bir düzen içindeyken doğum anında ya da bebeğin yaşamının ilk günlerinde bir şeyler olur ve aile fertleri çocuğun “SPASTİK” olduğunu öğrenirler. Özürün ilk açıklamalarının ardından ne yapacaklarını bilemez hale geldikleri için artık “SAĞLAM BİR ÇOCUK” yetiştiremeyeceklerini düşünen ve bebeğe ilişkin coşkularını tamamen yitiren bireylerin ilk tepkileri kendilerine, “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusunu yöneltmektir. İşte bu soruya verilecek yanıtla BİR İNSANIN YAŞAM STANDARTI BELİRLENECEKTİR…

“NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?”, tümüyle psikolojik sorunlardan kaynaklanan bir sorudur. Söz konusu sorunlar çoğunlukla özür öğrenildiği anda ortaya çıkmakta ve ne kadar iyi tedavi edilirse edilsin, kişiler üzerindeki olumsuz izleri bir yaşam boyu silinememektedir.

Konumuz olan soru bugüne dek ele alınmayan önemli bir noktayı da vurgulamaktadır: “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” çoğunlukla isyan etmek ya da yakınmak için kullanılan ifadelerdendir. Öyleyse spastik çocuk olan ailelerde büyük bir sorunun olduğu varsayılmakta ve aile fertleri de üzüntülerini, şaşkınlıklarını dile getirmeye çalışmaktadırlar.

“NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusunun sorulmasına yol açan temel faktörleri şöyle özetleyebiliriz:

I) “SAĞLAM ÇOCUK” AİLESİ OLAMAMA PSİKOLOJİSİ
Konumuz olan sorunun en önemli nedenidir. Ebeveynler çoğunlukla herkes tarafından takdir edilecek başarılı, sağlıklı ve “Normal” bir çocuklarının olmasını isterler ve spastikler anılan normlara fiziksel açıdan hiç de uygun değildirler. Çocuğun yaşı ilerledikçe “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusu da etkisini arttırmaya başlar. Diğer “SAĞLAM” çocuklar koşup oynarken, spastik çocuğun her konuda yardıma muhtaç olduğunu gören aile fertleri sınırsız bir üzüntüye kapılmaktadırlar. Üstelik çevreden gelen “TALİHSİZLİK MESAJLARI” da “SAĞLAM ÇOCUK AİLESİ OLAMAMANIN” yarattığı baskıyı optimum düzeye ulaştırmaktadır.

Burada önemli olan “SAĞLAM ÇOCUK” tanımlamasının kapsamıdır. Unutmayalım ki, hiçbir bedensel özürü olmadığı halde ruh ve beyinlerindeki sorunlar nedeniyle tüm toplum için tehlike unsuru olan “SAKAT” kişiler; ya da Stephan HAWKING gibi bir beyin, yürek ve tek parmakla Kainatı çözümleyen “SAĞLAM” insanlar yetiştirmek konusundaki seçim hakkı tümüyle aileye aittir…

Aile fertlerinin içinde bulundukları psikoloji spastik çocuğa gerçekçilikle yaklaşabilmelerini de olanaksızlaştırmaktadır. Sağlıklı, başarılı, mutlu bir kişi yetiştiremeyeceklerine inanan ailelerin “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusunu sormaları ise kaçınılmazdır.
——o——

II) AİLE FERTLERİNİN SAKATLIĞI GEÇ ÖĞRENMELERİ / BİLMEMELERİ

Özellikle de kırsal kesimdeki aileler çocuğun spastik olduğunu ya çok geç öğrenmekte ya da hiç bilmemektedirler. Çocuktaki birçok yetersizliği farkeden fakat bunlara açıklama getiremeyen aile fertlerinin de endişe duyarak “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusunu sormaları doğaldır.

“SPASTİK” terimini hiç bilmeyenler için ise söz konusu özüre sahip olan bir çocuğu yetiştirmek olanaksızdır. Böyle bir ailenin içinde bulunacağı darboğazlar ve psiko-sosyal sorunlar gerçekten korkutucu boyutlarda olacaktır.

Sakatlığın bilinmemesi “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusunun niteliğini de farklılaştırmaktadır. Aile bireyleri çocuğun “BAŞINA GELENİN” büyük bir felaket olduğuna inanmakta fakat NE OLDUĞUNU bilmedikleri ve anlayamadıkları için “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusuna ilişkin bilinçli bir değerlendirme yapamamakta ve o güne dek sakatlara ilişkin belirlenen kalıplar doğrultusunda, ya büyük bir umutsuzluğa kapılmakta ya da çocuğu reddetmektedirler.

Aynı koşullar çocuğun spastik olduğunu geç öğrenen aileler için de geçerlidir. Çocukla birlikte iyi-kötü yaşarken aniden hayatlarına giren “SPASTİK” terimi sosyal olduğu kadar, psikolojik açıdan da aile fertlerini büyük kararsızlık, sorun ve darboğazlara sürüklemektedir. Belki de o güne kadar çocuktaki yetersizlikleri doğal karşılamaya başlayan aile fertlerine acemilikle yavrularının “BEYİN ÖZÜRLÜ” olduğunun ve hayatı boyunca sakat kalacağının söylenmesi, büyük bir paniğe kapılarak “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusuna yönelmelerini kolaylaştırmaktadır.
——o——

III) ÖZÜRÜN AÇIKLANMASI SIRASINDAKİ SORUNLAR

Spastik çocuk ailelerini “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusuna iten çok önemli bir faktör de özürün bilinçsizce açıklanmasıdır. Hiçbir teorik bilgi SPASTİK OLMAYI ANLAMAK/ANLATMAK İÇİN YETERLİ DEĞİLDİR. Farklı bir ifadeyle terimin anlamı, meydana geliş nedeni ve çocuğa verebileceği özellikler bilimsel olarak saptanabilir ve aileye çeşitli bilgiler aktarılabilir ama spastik olmadığı sürece hiçbir uzman olguyu tüm benliğiyle yaşayamaz, dolayısıyla da aileye SPASTİK OLMAYI tam olarak açıklayamaz…

Aileye salt bilimsel verilerin aktarılması ise onların psikolojik sorunlarını arttırmakta, hatta direkt olarak “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusuna yol açmaktadır. Biz spastikler bilimsel olarak tedavi/rehabilite edilmesi, eğitilip kendine yeterli hale getirilmesi gereken hastalarız… Aileye yapılan açıklama da yalnızca bu esaslara dayandırıldığında İNSAN YETİŞTİRMENİN COŞKU VE HEYECANI yerini, “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” paniğine bırakmaktadır.

Bu noktada asla uzmanları suçlamadığımı belirtmeliyim; İNSAN BİLMEDİĞİ BİRŞEYİ ÖĞRETEMEZ… Ben sadece sakatlığı aileye açıklayan kişilerin, BİR İNSANIN YAŞAMINA YÖN VERMEK gibi büyük bir sorumluluğu da üstlendiklerini ve bu bilinçle hareket etmelerinin yaşamsal önem taşıdığını vurgulamak istiyorum. Aileye, “ÇOCUĞUNUZ SPASTİK…” derken salt beyinden kaynaklanan bir hareket özürünü değil, çocuğun benliğinin bir öğesi olacağı için çok iyi bilinmesi ve anlaşılması gereken BENZERSİZLİKLERLE DOLU BİR YAŞAM STİLİNİ de açıklama zorunluluğumuzun bilincinde olmalı ve anılan özürlü grubu hakkındaki bilgilerimizi sürekli genişletmeliyiz… Gerçekte, bu konuda uzmanlara rehberlik edebilecek kişiler sadece spastiklerdir, çünkü onlar SPASTİK OLMAYI EN İYİ BİLENLERDİR… Ne yazık ki böyle bir uygulama şu an için “ÜTOPYA” olduğundan, uzmanlar kişisel duyarlılıklarını kullanarak aileyi yönlendirmelidirler.

Özürün açıklanması sırasında aile fertlerini “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusunu sormaya yönelten etkenler nelerdir?

1) UZMANIN TEDİRGİNLİĞİ VE SÖZLÜ/SÖZSÜZ İLETİLERLE “BİR SORUN VAR…” MESAJINI VERMESİ.
2) UZMAN TARAFINDAN ÇOCUĞA SALT “TEDAVİ EDİLMESİ GEREKEN BİR HASTA” OLARAK YAKLAŞILMASI.
3) AİLEYE “BENİMSENMEYE LAYIK BİR İNSAN…” İLKESİ YERİNE, “KABULLENİLMEK ZORUNDA OLUNAN BİR ÖZÜRLÜ…” BAKIŞ AÇISININ AKTARILMASI.
4) ANLAŞILMAYAN AÇIKLAMALAR YA DA SALT TEORİYE DAYALI VARSAYIMLAR.
5) ÇOCUĞUN POTANSİYELİNE İLİŞKİN ERKEN TAHMİNLERDE BULUNULMASI.

(Dünyaya geldiğimde doğumum çok zor olduğu için, aileme zihinsel özürlü olabileceğim söylenmiş…)

Yukarıda beş faktörden herhangi biri özürün açıklaması sırasında aile fertlerine yansıtıldığında “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” kaçınılmaz bir sonuç olmaktadır. Doğru açıklama için ise teorik bilgilerin ardından aşağıdaki veriler mutlaka gözden geçirilmelidir:

1) SPASTİK OLMAK KENDİ BEYNİNİZLE BİR BAŞKA BEDENİ DENETLEMEYE ÇALIŞMAK GİBİDİR. ÇOCUĞUN BÖYLE BİR ÖZÜRE UYUM SAĞLAYABİLMESİ ANCAK AİLE DESTEĞİYLE MÜMKÜNDÜR. O “FARKLI” BİR İNSAN VE SİZ ONUN FARKLILIKLARINI ONUNLA BİRLİKTE ALGILAMAYA ÇALIŞIR VE DOĞAL OLARAK BENİMSERSENİZ HEM ONA YETERİ KADAR DESTEK VEREBİLECEK, HEM DE ÜZÜLMEYİ GEREKTİREN BİR SORUN OLMADIĞINI GÖRECEKSİNİZ…

2) HERŞEYDEN ÖNCE O BİR İNSAN VE NE KADAR ÖNEMLİ KISITLAMALARI OLURSA OLSUN GELİŞTİRİLMEYİ BEKLEYEN BİR POTANSİYELE SAHİP… EĞER ÜZÜNTÜ DEĞİL, COŞKUYLA YAKLAŞILABİLİRSE ÇOCUK DA KENDİNE ACIMAK YERİNE, ÖZGÜVEN DUYMAYI; SAKATLIĞINA KATLANMAK YERİNE, ONUNLA BÜTÜNLEŞMEYİ VE “NEDEN BENİM BAŞIMA GELDİ?” YERİNE, “BEN SPASTİK OLMAYI SEVİYORUM…” DEMEYİ ÖĞRENECEKTİR…

3) SPASTİK KİŞİNİN ÇEŞİTLİ YETERSİZLİKLERİNİN OLMASI DOĞALDIR VE GELİŞTİRİLEBİLECEK YETENEKLERİ DE MUTLAKA VARDIR…
BU ÖZEL İNSANIN AİLESİ OLARAK SİZLER VE KONUYA GÖNÜL VERMİŞ UZMANLAR OLARAK BİZLER DE SEVGİ, BİLGİ, GÜVEN VE COŞKUYLA ONUN POTANSİYELİNİ AÇIĞA ÇIKARMAYA ÇALIŞMALIYIZ…
——o——

IV) SPASTİKLERE İLİŞKİN KALIPLAŞMIŞ FİKİRLER

Üzülerek yazıyorum ki tüm özürlü grupları arasında potansiyellerine en önyargılı yaklaşılanlar bizleriz… Aile fertleri çocuğun spastik olduğunu öğrendikleri anda kalıplaşmış fikirler doğrultusunda düşünerek, “Spastik bir çocuğu iyi yetiştirmek olanaksızdır…” sonucuna varmaktadırlar. Oysa bizler çoğunlukla fiziksel sakatlığı olan kişileriz ve İNSANI İNSAN YAPAN, BAŞARILI VE ÖZGÜR KILAN TEK ŞEY VARDIR: DÜŞÜNCE GÜCÜ…

Bu noktada “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusunun diğer kaynağı da “KALIPLAR” olarak karşımıza çıkmaktadır. Spastiklerin özürleri nedeniyle sahip oldukları özel görünüm birçok ebeveynde ve toplumda en azından başlangıçta zeka geriliğini çağrıştırmakta, böylelikle de “Neden böyle bir çocuk Dünyaya geldi?” sorusuna ulaşılmaktadır. Elbette ki spastikler arasında zihinsel özürleri olanlar da vardır ama çoğunlukla hareket sistemimiz sakatlıktan ne ölçüde etkilenirse etkilensin zekamız normal ya da normalin üzerindedir.

Burada çok önemli bir savımı da kısaca açıklamak istiyorum: Spastik çocukların yetiştirilmesi sırasında kalıplaşmış fikirlere bağlı kalınması ve serinin gelecek kitaplarının çeşitli bölümlerinde değineceğim diğer etkenler de çok sayıda spastiğin zekasının gerilemesine yol açmaktadır. Aile fertlerinin “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusunu sormalarının bu aşamadaki diğer nedeni de çevrelerinde gördükleri spastiklerin zihinsel açıdan da geri kalmış, daha doğrusu GERİ BIRAKILMIŞ olmalarıdır…

*****

“NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusuna yol açan faktörleri özetledikten sonra, anılan sorunun tutumlara olan etkisini öncelikle genel olarak değerlendirelim:

Vurgulamak isterim ki, bu soruya verilen yanıtla benimsenecek olan yaklaşım asla “BENİMSEME” değildir. Çünkü bu tutumda özür hiçbir zaman “BAŞA GELEN BİR SORUN” olarak algılanmaz; dolayısıyla da “Benimseme”ye yakın olan aile, “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” şeklinde bir yakınmaya gereksinim duymaz. Eğer yukarıdaki etkenler ortadan kaldırılarak konumuz olan soru önlenebilirse, aile fertlerinin ideal tutuma yönelmeleri de kolaylaşacaktır.

“Benimseme” dışındaki yaklaşımlarda farklı düzeylerde varolan suçluluk duygusunun kaynağı konumuz olan sorudur. Yoğun olarak bilinçaltına itilmek istense de anılan soru kişileri “Özürden birilerinin sorumlu olduğu” düşüncesine yaklaştırmaktadır. Böylelikle çocuğun potansiyelini değerlendirmeye yönelik realist bakış açısı gelişememekte ve “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?”ye verilecek yanıtla çocuğun “BİR HATANIN KURBANI” ya da aileyi cezalandırmak için gönderilen bir “SORUN” olduğu düşünülmektedir.

*****

Şimdi “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusunun tutumlarla olan ilişkisini ayrıntılarıyla ele almak ve değerlendirmek istiyorum:

SORU: “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?”
YANIT: “HATALARIMIZIN BEDELİNİ ÖDEMEMİZ İÇİN ALLAH BİZE BÖYLE BİR ÇOCUK VERDİ…”
SONUÇ: “SUÇLULUK TUTUMU”…

“Suçluluk”un oluşum süreci gerçekten ilgi çekicidir. Çocuğun özürünü fark eden aile bireyleri ilk olarak neden aramaya başlarlar. Görüştükleri uzmanlara ya da salt kendilerine, “NEDEN?” sorusunu yönelttiklerinde iki seçenekleri bulunmaktadır:

a) KENDİLERİNİ YA DA ÇEVRELERİNİ “BİRŞEYLERİ YANLIŞ YAPMAKLA” SUÇLAYIP, ÇOCUĞUN DURUMUNU İÇLERİNE SİNDİRMEK VE ONA KENDİLERİNİ AFFETTİRMEYE ÇALIŞMAK…

b) ÖZÜRÜ BİR UTANÇ KAYNAĞI OLARAK ALGILAYIP ÇOCUĞU OLDUĞU KADAR, (“Utanç”ın özellikleri dolayısıyla aile tarafından kabul edilmese bile) KENDİLERİNİ DE CEZALANDIRMAK…

“Suçluluk Tutumu”nun oluşması için ilk yanıtın benimsenmesi gerekir. Böylelikle aile fertleri özürü fark ettikten sonra uzun bir süre “SORUMLUYU ARAMAYI” sürdürürler. Bu zaman dilimi aylar, hatta yıllar boyu devam edebilir. Elbette ki bu sırada spastik bireyin tedavisi ve eğitimi aksatıldığı için varolan fiziksel ve psiko-sosyal sorunlarının daha da artması ya da yenilerinin ortaya çıkması doğaldır.

“NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusunu açıkladığımız biçimde yanıtladıktan sonra aile fertleri hataları nedeniyle Allah tarafından sınandıklarına (Belki de cezalandırıldıklarına) ve iyi not alabilmek için her ne olursa olsun zavallı kurbanın, yani spastik çocuğun, gönlünü hoş tutmaları gerektiğine inanırlar.

Söz edilen aşamaların ardından “Suçluluk”un ilk benimsenen ilkesi, “ACIMA DUYGUSU VE MARAZİ SEVGİ”dir. Çünkü abartılı davranışlarda bulunarak kendilerini affettirebilmeleri için aile fertlerinin spastik çocuğa acımaları gerekmektedir. Ardından da tutumun diğer ilkeleri devreye girer.

“HASTALIKLI İLGİ” ilkesiyle “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusu arasındaki bağlantı, aile fertlerinin hayatlarını çocuğa adamalarından kaynaklanır. Kendi hataları sonucunda Tanrı onlara sakat bir evlat vermiştir ve imkan varsa bu özürü mutlaka gidermelidirler. Giderilememesi halinde ise, yine suçluluk duyguları nedeniyle, özel yaşamlarını ortadan kaldırarak cezalarını çekmelidirler…

Hataların bedelinin ödenebilmesi için spastik çocuğun her isteğinin yerine getirilmesi ve sorumluluklardan soyutlanarak bir bebek gibi büyütülmesi de gerekmektedir… “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusuyla “Suçluluk Tutumu”nu, dolayısıyla da kendilerini cezalandırmayı seçen aile fertleri, yaşamın gerçeklerinden soyutlayarak spastik bireyi cezalandırdıklarının bilincinde değillerdir.

“EZİKLİK” ilkesiyle “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusu arasındaki bağlantıyı, ilginç olması nedeniyle ayrıntılı açıklamak istiyorum: Kişi, yaptığı ya da yaptığını düşündüğü hatalardan üzüntü duyuyorsa gerçek anlamda kendinden emin, güçlü ve özgüvenli olması olanaksızdır. “Suçluluk”ta da çocuğu “HATALARININ BEDELİ” olarak algılayan aile fertlerinin ona karşı güçlü, disiplinli ve gerçekçi olabilmeleri mümkün değildir. Eğer bunları başarabilselerdi çocuğu “HATALARININ KARŞILIĞI OLARAK KATLANACAKLARI BEDEL” değil, “SALT İNSAN İLKESİYLE YETİŞTİRİLMESİ GEREKEN BİR İNSAN” olarak değerlendirebilirlerdi… Farklı bir ifadeyle konumuz tutumda “EZİKLİK” ilkesi olmasaydı “Suçluluk”un etkisindekilerin tüm düşünce sistemleri karmaşıklaşır ve içinden çıkamayacakları bir hale gelirdi.

“HÜZÜN” ilkesi de tutumun kaynağı olan soruyla yakın ilişkilidir. Mutluluk, yaşamın biz insanlara sunduğu en önemli ödüllerdendir ve çocuğu “HATALARININ BEDELİ” olarak görenlerin kendilerini mutlu görmeye hakları yoktur. Bu nedenle de zihinlerini “ACI ÇEKMELERİ GEREKTİĞİ” konusunda programlamışlardır… Özetle “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusunun “Suçluluk Tutumu”ndaki yanıtı ailedeki mazoşizmin de başlıca nedenlerindendir.

Aile fertlerinin kendi yanlışlarının bedeli olarak gördükleri spastik çocuğu ne olursa olsun her şeyden korumaları ve hiçbir zarar görmemesi için camdan bir kutuya kapatmak istemeleri doğaldır. Her ebeveyn ya da aile bireyi çocuğu korumak ister ve bu çok gerekli bir içgüdüdür. Ancak “Suçluluk”taki “Aşırı Koruma” gerçek tehlikelere değil, çocuğu engellemeye yöneliktir. Bu nedenle de gelişim aşamalarında ona büyük zararlar verir.

“NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusuna verdikleri yanıtla hayatlarının tek amacının, “DÜNYAYA GELİRKEN KAYBETTİĞİ YAŞAMINI SPASTİK ÇOCUĞA GERİ VERMEK” olduğuna inanan aile bireylerinde çeşitli saplantılar oluşması da doğal karşılanmalıdır. Bunların en önemlisi bağımsızlık saplantısıdır… Aile bireyleri yoğun suçluluk duygularını giderebilmek ve “SINAVLARINDA” başarılı olabilmek için çocuğun fiziksel bağımsızlığına önem verirler. Çünkü sakat bir çocuğa olan yaşam borçlarını ödeyebilmelerinin, ona bedensel bağımsızlığını geri vermekle mümkün olacağına inanmaktadırlar. Çocuğu aciz görmek, toplumsal ilişkileri doğal olmayan biçimde düzenlemek ya da sakatların asla mutlu ve özgüvenli olamayacaklarına inanmak vb. konularda da çeşitli saplantılar geliştiren aileler sonuçta tümüyle “Suçluluk Tutumu”nun etkisi altına gireceklerdir.

“NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusunun sonucu olarak çocuğun bir “Hatanın bedeli” gibi algılanması önlenebilir. Bu aşamada toplumun tüm kesimlerinin bilinçli olması gerekmektedir. Aile fertlerinin çocuğun spastik olduğunu öğrendikleri an çok önemlidir. Bu nedenle de öncelikle spastikler hakkındaki düşüncelerimizi yenilemeliyiz. Aşağıdaki veriler “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusunun “Suçluluk”a yol açmasını önlemek amacıyla hazırlanmıştır:

I) AİLELER İMKANLAR ÖLÇÜSÜNDE “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” SORUSUNA YÖNELMEMEYE YA DA HİÇ OLMAZSA SPASTİK ÇOCUĞU “HATALARININ BEDELİ” OLARAK GÖRMEMEYE ÇALIŞMALIDIRLAR.

II) “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” SORUSUNUN “SALT İNSAN” YETİŞTİRME YOLUNDAKİ ÖNEMLİ BİR ENGEL OLDUĞU HER ZAMAN HATIRLANMALIDIR.

III) UZMANLAR, KENDİLERİNİ SUÇLAYARAK “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” SORUSUNU DÜŞÜNEN AİLELERE MUTLAKA PSİKOLOJİK DESTEK VERMELİ, DOĞRU İLKELER BENİMSENDİĞİNDE ÇOCUĞUN SPASTİK OLMASININ, İYİ BİR İNSAN YETİŞTİRMEYİ ASLA OLUMSUZ ETKİLEYEMEYECEĞİNİ AÇIKLAMALIDIRLAR.

IV) SPASTİKLER PAMUKLAR İÇİNDE BÜYÜTÜLMESİ GEREKEN ZAVALLI KURBANLAR DEĞİL, DOĞRU İLGİYE, SEVGİYE, GEREKTİĞİNDE ÖFKE VE TAKDİRE, ÖZETLE İNSANCA EĞİTİLMEYE GEREKSİNİM DUYAN VE SADECE DİĞERLERİNDEN BİRAZ DAHA “ÖZEL” OLAN BİREYLERDİR…

“NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” öyle bir sorudur ki, temel tutum benimsendikten sonra bile aile üzerindeki yıpratıcı etkisini sürdürür. Rehabilitasyona başlanmadığı sürece tutumların fertler üzerindeki olumsuzluklarının sürekli artmasına yol açan etken de anılan sorudur. Bu nedenle temel tutumun ve varsa “Tecrit”in yanı sıra, “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusu da tedavi edilmelidir. Dilerseniz şimdi de ileri “Suçluluk” vak’alarında konumuz olan sorunun giderilmesi konusundaki birkaç önerime göz gezdirelim:

I) TUTUMDAKİ “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” SORUSUNUN SONUCU ACIMA DUYGUSUDUR VE BU DUYGU GİDERİLMEDEN ANILAN SORUYA İLİŞKİN TEDAVİ BAŞLATILIRSA AİLE FERTLERİ “UTANÇ TUTUMU”NA YÖNELEBİLECEKLERDİR. ÇÜNKÜ “SUÇLULUK” YAPAY BİR YAKLAŞIMDIR VE TEMEL İLKELERİN BAŞINDA GELEN ACIMA DUYGUSU DA “UTANÇ”A KARŞI BİR KALKAN OLARAK KULLANILMAKTADIR.

II) “SALT İNSAN” İLKESİ YARDIMIYLA ÖZÜRÜN “SORUN” OLARAK DEĞERLENDİRİLMESİ ÖNLENDİĞİNDE “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” SORUSU DA DOĞAL YOLLARLA ORTADAN KALKACAK, ÇÜNKÜ AİLE FERTLERİ “BAŞA GELEN” HERHANGİ BİR DERT/SORUN OLMADIĞINI FARKEDECEKLERDİR.

III) “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?”NİN “SUÇLULUK TUTUMU”NA YANSIMASI SPASTİK BİREYİN GÜNLÜK YAŞAMINDAKİ HANDİKAPLARDAN DA KAYNAKLANABİLMEKTEDİR. ÇOCUĞUN KONUŞAMAMASI/ZOR KONUŞMASI, HAREKETLERİNİ DENETLEYEMEMESİ VB. ETKENLER AİLE İÇİN ÖNEMLİ BİRER ÜZÜNTÜ KAYNAĞIDIR VE ONLARI SÜREKLİ OLARAK “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” SORUSUNA, DOLAYISIYLA DA MUTSUZLUĞA SÜRÜKLEMEKTEDİR.
ÇÖZÜM İSE, SPASTİK BİREYİ OLDUĞU GİBİ BENİMSEMEK VE FİZİKSEL ENGELİNİN ONUN DOĞAL BİR ÖZELLİĞİ OLDUĞUNUN VE ÜZÜLMEYİ GEREKTİRMEDİĞİNİN BİLİNCİNE VARMAKTIR…
*****

SORU: “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?”
YANIT: “GÜNAH VE HATALARIMIZIN CEZASI OLARAK SPASTİK BİR ÇOCUĞUMUZ OLDU…”
SONUÇ: “UTANÇ TUTUMU”…

“Suçluluk”takinin tam tersi olarak aile fertlerinde özüre ve dolayısıyla çocuğa karşı büyük bir öfke oluşur ve aile fertleri yapay yaklaşımdakinin aksine, çocuğun durumunu içlerine sindirerek onu mutlu etmeye çalışmak yerine, tüm sıkıntılarının bedelini spastik bireye ödetirler. Bu gruptaki aileler için özür kendilerine yöneltilmiş bir “Ceza”dır…

Aile fertlerinin olumsuz davranışlarının gerçek nedeni de, “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusuyla vardıkları sonuç doğrultusunda, kendilerine verilen “Ceza”ya başkaldırmalarıdır. Çocuğu aşağılarken ya da hırpalarken bilinçaltında sürekli olarak “NEDEN BÖYLESİN?” sorusunu sormakta ve gerçekte ona zarar verdikleri için yoğun bir suçluluk duymakta ancak bu duygusallıklarını sürekli baskı altında tutmaktadırlar.

Aile fertleri “Utanç” gelişip aileye yerleşinceye kadar “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusuna karşı bilinçli olmasa da, onurlu bir mücadele verirler. Ancak ya çocuğun özürüne ilişkin hiçbir şey bilmemektedirler ya da spastik olmak onlara öylesine duyarsızlıkla aktarılmıştır ki, karşılarında hiçbir şey başaramayacak, sürekli yük olacak ve asla “NORMAL” yetişemeyecek bir çocuk görmektedirler. Böyle düşünen kişilerin “Utanç Tutumu”na yönelmeyeceklerini savunmak ise aşırı iyimserliktir…

Özürün belirlenmesini takiben aile içinde büyük bir dram yaşanır. Dolaylı yoldan da olsa spastik çocuğun “HİÇBİR İŞE YARAMAYACAĞINI” öğrenen kişiler doğal olarak onu bu hale getiren özüre lanet edeceklerdir. Duyulan öfke çok kısa zamanda genelleştirilir ve “AŞAĞILAMA, HIRPALAMA, SUÇLAMA, SEVGİSİZLİK” vb. özelliklerle çocuğa yansıtılır.

“AŞIRI BEKLENTİLER” ise suçluluk duygularının baskı altında tutulmasından kaynaklanmaktadır. Çocuğun yetersizlikleri nedeniyle bilinçaltında büyük üzüntüler yaşayan aile fertleri, başaramadığı tüm aktiviteleri ona zorla kazandırmaya çalışarak hem özüre yönelik suçluluk duygularını ve öfkelerini kontrol altında tutmakta, hem de sakat olduğu için çocuktan intikam almaktadırlar…

“NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusunun böylesine olumsuz bir tutuma yol açmaması için neler yapılabilir?

I) ÖZÜRÜN BİR CEZA OLMADIĞI AİLEYE BENİMSETİLMELİDİR.

II) DURUMUNDAN ENDİŞE DUYARAK VE SAKATLIKTAN NEFRET EDEREK SPASTİK KİŞİYE YARDIM EDİLEMEYECEĞİ AÇIKLANMALIDIR.

III) ÖZÜRÜN İLK AÇIKLAMASINDA SPASTİK BİREYİN SAKATLIĞIYLA BİR BÜTÜN OLARAK ALGILANMASINA ÖZEN GÖSTERİLMELİ VE “SALT İNSAN” İLKESİ DOĞRULTUSUNDA, ÇOCUĞUN HERŞEYDEN ÖNCE BİR “İNSAN” OLDUĞU VE BU NEDENLE TÜM KISITLAMALARINA RAĞMEN İYİ YETİŞTİRİLEBİLECEĞİ VURGULANMALIDIR.

“NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusunun “Utanç Tutumu”na yol açmasındaki önemli bir faktör de, aile fertlerinin spastik çocuk nedeniyle sosyal statülerinin olumsuz etkileneceğine inanmalarıdır. Oysa bu tümüyle yetiştiriliş tarzına bağlıdır. Üstelik “Utanç” ile yetiştirilen spastikler tıpkı aile fertlerinin endişe duydukları gibi nerede, nasıl davranacağını bilmeyen ve gerçekten de aileyi zor durumda bırakabilecek çocuk ve gençler olacaklardır. Oysa önceden de belirttiğim gibi “Benimseme” ilkeleriyle yetiştirilen spastiklerin özürlü olmayanlardan tek ayrıcalıkları hareket ve konuşma stilleridir. Onlar her türlü sosyal ortamda gururla yer verilebilecek özelliklere sahiptirler ve her açıdan “Normal” insanlardır…

“Utanç” aileyi yıpratan bir yaklaşımdır. “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusuyla birlikte özürün “CEZA” olarak algılanması fertlerde spastik çocuğun büyütülmesine yönelik büyük bir baskı oluşturur. Önceki bölümde ele aldığımız “Çocuğu Reddetme Tutumu”na cesaretleri olmadığından, özür ve özürlüyle birlikte yaşamak ve sürekli olarak beyinlerini kemiren “NEDEN?” sorusuna katlanmak zorundadırlar.

Psikolojik yardım görmedikleri sürece söz konusu ailelerin “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusundan etkilenmemeleri ve spastik bireye biraz daha olumlu yaklaşmayı başarabilmeleri olanaksızdır. İkinci Bölüm’den anımsayacağımız üzere “Utanç”ın tümüyle ortadan kaldırılması olanaksızdır. Bu nedenle aile fertlerinin kendilerine bir yaşam boyu “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusunu sormaları mutlaka önlenmelidir. Aksi takdirde tutumun olumsuz etkileri de şiddetlenecektir.

“Özürü Yadsıma Tutumu”nun oluşum sürecine geçmeden önce, konuya ilişkin önemli bulduğum birkaç noktayı yazmak istiyorum:

I) AİLE FERTLERİ DIŞ GÖRÜNÜŞ OLARAK ÇOCUĞUN SAKATLIĞI KONUSUNDA KENDİLERİNİ DEĞİL, BAŞKALARINI SUÇLUYOR İZLENİMİ VERSELER DE BİLİNÇALTINDA ASLA KURTULAMADIKLARI BİR “NEDEN?” SORUSU VARDIR VE GERÇEKTE ÇOCUĞUN SPASTİK OLMASINDAN KENDİLERİNİ SORUMLU TUTMAKTADIRLAR. EĞER BU ZAAFLARINI DIŞA VURMALARI SAĞLANABİLİRSE BİLİNÇALTI OLARAK KENDİLERİNİ SUÇLAMALARI, SPASTİK BİREYE ZARAR VERMELERİ VE SÜREKLİ OLARAK “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” SORUSUNU DÜŞÜNMELERİ DE ÖNLENEBİLİR.

II) ÇOCUKLA İLETİŞİM KURMAYI VE ONU SEVMEYİ ÖĞRENMELERİ UZUN SÜRECEKTİR. ANCAK SEVGİSİZLİK DUVARINI YIKMAK AMACIYLA ATTIKLARI HER ADIM ÇOCUKLA YAKINLAŞMALARINI, ONU TANIMALARINI VE ZAMANLA “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” SORUSUNA GEREKSİNİM DUYMAMAYA BAŞLAMALARINI SAĞLAYACAKTIR.
BU AŞAMADA SPASTİK BİREYİN İLETİŞİM KURMA YETENEĞİ VE PSİKOLOJİSİ DE ÖNEM TAŞIMAKTADIR. ÖZÜRÜN ÇOK AĞIR OLDUĞU KOŞULLARDA ÇOCUK AİLESİNİN İLGİSİNE HİÇBİR TEPKİ VEREMEYEBİLİR YA DA “UTANÇ TUTUMU” NEDENİYLE ÖYLESİNE HIRPALANMIŞTIR Kİ ARTIK OLUMLU YAKLAŞIMLARI BİLE KABUL EDEMEYECEK DURUMDADIR.
BÖYLE BİR HANDİKAP SÖZ KONUSUYSA AİLE FERTLERİ MUTLAKA UYARILMALI VE ÇOCUĞUN PSİKOLOJİK DURUMU HAKKINDA BİLİNÇLENDİRİLMELİDİRLER. SPASTİK BİREYİN PSİKOLOJİK SORUNLARININ GİDERİLMESİ KONUSUNDA DA SİSTEMLİ ÇALIŞMALAR YAPILMALI, HİÇ OLMAZSA AİLE ORTAMI “YAŞANABİLİR” DURUMA GETİRİLMELİDİR.
*****

SORU: “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?”
YANIT: “SPASTİK ÇOCUK AİLESİ OLMAK GERÇEKTEN BÜYÜK BİR BASKI UNSURU AMA ÖZÜRÜ YADSIRSAK, TÜM SORUNLAR ORTADAN KALKACAKTIR…”
SONUÇ: “ÖZÜRÜ YADSIMA TUTUMU”…

“NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusuna bilmeden yanıt verilen tek yaklaşım “Özürü Yadsıma”dır. Aile fertleri konumuz olan soruyu düşündüklerinin bile farkında olmadıkları için sakatlık hakkında da diğer tutumlar kadar kesin yargılara varamazlar. Onların özürü fark ettikleri andaki başlıca sorunları, daha doğrusu savunma mekanizmaları, spastik bireyi reddetmemek için özürü yadsımaktır.

Aslında aile bireyleri özürü yadsıyarak “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusundan kurtulmak istemektedirler. Çünkü bilinçaltındaki gerçek tutumları “Özürlüyü Reddetme”dir ve NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusunu düşünmeye başladıklarında spastik kişiden de nefret edeceklerini hissetmektedirler.

Varolan birşeyi yok saymak hiçbir sorunu çözümlemez, aksine olayları içinden çıkılamaz hale getirir. Bu olayı şöyle özetlememiz mümkündür: Çocuğun özürü fark edildiği anda “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusu devreye girer. Ne var ki aile fertleri söz konusu soruyu cesaretle kabul ederek değerlendirme yapmak yerine, onun kaynağı olan özürü yok saymayı seçerler. Oysa “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” son derece inatçıdır ve düşünceleri kemiren bir kurt gibidir, üstelik reddedilmeyi de asla kabul etmez. Aile fertleri onu baskı altına almaya çalıştıkça şiddetini arttırır. Sorunun etkisinin yoğunlaştığını fark eden kişiler özürü tümüyle inkar etmeye başlarlar… Bu kısır döngünün tek çözümü ise, özürün ve dolayısıyla da “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusunun açıkça dile getirilmesini sağlamaktır.

Tutumun temel ilkeleri özürün yadsınması üzerine kurulmuştur. Aile fertleri “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusundan kaçmak amacıyla çocuğun tedavi ve rehabilitasyonunu bile reddederler. Çünkü Özürü hatırlatan her şey onları kilit soruya ulaştıracaktır.

Burada çok önemli bir noktaya değinmek istiyorum: “Özürü Yadsıma’da “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusunun baskı altında tutulmasının nedeni çocuğun reddedilmesinin önlenmesidir…” demiştik. Şu soru akla gelebilir: “ÖZÜRÜ YADSIYAN AİLELERDE ‘NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?’ SORUSUNUN AÇIĞA ÇIKARILMASI ‘ÇOCUĞU REDDETME’YE YOL AÇMAZ MI?” Öncelikle şunu kabullenmek zorundayız: Altı olumsuz tutumun giderilmesi sırasında da, aile fertlerinin yardıma cevap vermeme ya da yaklaşımın daha da şiddetlenme/nitelik değiştirme riski her zaman vardır. Ne var ki başarı kazanma olasılığı da bulunmaktadır ve hiçbir çaba göstermeden BİR İNSANIN GELECEĞİNİN MAHVEDİLMESİNİ İZLEMEK, AKILLICA ve İNSANCA olmayacaktır… Üstelik bilinçli bir yardım yapılıyorsa ve “Özürü Yadsıma”nın giderilmesine değinirken ele aldığımız “ÖZÜRLE YÜZLEŞTİRME” yöntemi konuyu gerçekten özümsemiş uzmanlar tarafından uygulanıyorsa anılan riskin olasılık yüzdesi çok azalacaktır.

“NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusuna bilinçsizce yanıt verildiği için “Özürü Yadsıma Tutumu”nu önlemek çoğu zaman olanaksızdır. Umuyorum ki “Yedi Temel Tutum” hakkında tüm insanların bilinçlenmeleriyle birlikte “Özürü Yadsıma”nın da sonu gelecektir. Yine de “ŞANSLI” aileler için kullanılabilecek önleme yöntemlerine ilişkin birkaç önerimi yazmadan geçemeyeceğim:

I) ÖZÜR FARKEDİLDİĞİ ANDA “BENİMSEME” DIŞINDAKİ TUTUMLARA EĞİLİMLİ OLANLARIN “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” SORUSUNU DÜŞÜNMELERİ KAÇINILMAZDIR. AİLE FERTLERİ ENDİŞELERİNİ BASKI ALTINA ALARAK ÖZÜRÜ YADSIMAK YERİNE, SORUYU KABULLENİP ÇÖZÜM ARAMAYA VE SPASTİKLER HAKKINDA GERÇEKTEN DUYARLI KİŞİLERDEN YARDIM İSTEMEYE ÇALIŞMALIDIRLAR.

II) YOK SAYMAK ÖZÜRÜ ASLA ORTADAN KALDIRMAZ. ÜSTELİK ÇOCUĞU TANIMAYA, SEVMEYE VE ONUN POTANSİYELİNİ GELİŞTİRMEYE DE ENGEL OLUR. EĞER ÇOCUĞUN SPASTİK OLMASINI REDDEDEREK BİR HAYAL DÜNYASI KURARSANIZ, ONU OLDUĞU KADAR, KENDİNİZİ DE YIPRATIRSINIZ.

III) DOĞDUĞU ANDAN İTİBAREN ÇOCUĞU TANIMAYA, ONA İLGİ DUYMAYA ÇALIŞIN. ÖZELLİKLERİNİ ÖĞRENDİKÇE “SALT İNSAN” OLARAK NE KADAR DEĞERLİ OLDUĞUNU FARKEDECEKSİNİZ VE DİĞER ÖZELLİKLERİNİ OLDUĞU GİBİ, ÖZÜRÜNÜ DE DOĞAL KARŞILAYACAKSINIZ.

İleri derecedeki “Özürü Yadsıma”nın rehabilitasyonu için geliştirdiğim ve İkinci Bölüm’de açıklamaya çalıştığım “ÖZÜRLE YÜZLEŞTİRME” yöntemi başarıya ulaştığı takdirde ailenin ilk sorusu “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” olabilecektir. Yıllardır duyulan baskının şiddetli bir dışa vurumu olan bu önemli soru bir kez açığa çıkarıldıktan sonra, az önce “Suçluluk” ile “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” arasındaki ilişkiye değinirken ele aldığımız ilkeler de dikkate alınarak mutlaka giderilmelidir. Aksi takdirde “Çocuğu Reddetme”ye yöneliş kaçınılmazdır.

İkinci Bölüm’de “Özürü Yadsıma”nın giderilmesinden söz ederken “DOĞRU UYGULANAN ‘ÖZÜRLE YÜZLEŞTİRME’NİN SONUCU ‘SUÇLULUK TUTUMU’DUR.” demiştik. Bu aşamaya gelindiğinde aile fertleri uzmanla açıkça dertleşmeye başlayacaklar ve zamanla ondan gelen her türlü yönlendirmeyi benimseyebilecek duruma geleceklerdir. Böylelikle “Benimseme” hakkında bilinçlendirilmeleri çok kolaylaşacaktır. Yine de vurgulamalıyım ki, söz konusu ailelerde ideal yaklaşımın tümüyle anlaşılması olanaksızdır.
*****

SORU: “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?”
YANIT: “BİZİM BAŞIMIZA BÖYLE BİRŞEY GELEMEZ, BU AİLEDE SAKAT BİR ÇOCUK OLAMAZ…”
SONUÇ: “ÖZÜRLÜYÜ REDDETME TUTUMU”…

Yanıttan da anlaşılacağı gibi, çocuk ve sakatlık tümüyle
reddedilmektedir. Ailede spastik bireyin olması hiçbir şekilde doğal karşılanmaz ve benimsenmez. “Özürlüyü Reddetme Tutumu” çoğunlukla özür öğrenildiği anda “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusunun sorulması ve açıklanan yanıtın verilmesiyle oluşmaktadır. Temel neden ise her zamanki gibi özürün aktarılış, dolayısıyla da algılanış şeklindeki aksaklıktır. Tutum kültür düzeyi çok düşük ailelerde de özürün fark edilmesini takiben bilinçsizce benimsenebilmektedir. Bazı koşullarda ise aileye hiçbir olumsuz mesaj verilmediği halde, salt önyargılar nedeniyle “Özürlüyü Reddetme”yi benimseyenlere de rastlamak olasıdır.

Aile fertleri “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusunu düşündükleri anda yukarıdaki yanıtı vererek konumuz olan sorunun baskısından kurtulurlar. Diğer yaklaşımlardakinin aksine “Özürlüyü Reddetme Tutumu” benimsendikten sonra “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusu etkisini tümüyle yitirmekte ve spastik çocuk her şeyiyle dışlanmaktadır.

Sorunun özüne indiğimizde ise çok çok derinlerde şaşılacak derecede yoğun bir suçluluk duygusu buluruz. Gerçi bu duygusallık “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?”ye verilen yanıt ve ardından da “Özürlüyü Reddetme”nin özelliklerinin benimsenmesiyle birlikte ya tamamen ortadan kalkar ya da bilinçüstüne çıkamayacak kadar derinlerde kalır ve ailenin davranışlarında suçluluğun izlerine asla rastlanmaz ama o her zaman vardır ve zaten konumuz tutumu benimseyenlerde görülen ağır psikolojik rahatsızlığın nedeni de asla kabullenemeyecekleri suçluluk duygusudur. Ancak sözünü ettiğimiz suçluluk duygusu asla günışığına çıkarılmaya çalışılmamalıdır. Çünkü “Özürlüyü Reddetme”yi benimseyenler ruhsal açıdan gerçekten de ağır hastalardır. Eğer aşırı baskıyla karşılaşırlarsa bir çılgınlık anında çocuklarını öldürmeyi bile deneyebilirler.

Dilerseniz şimdi de, “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusunun “Özürlüyü Reddetme Tutumu”na yol açmaması için neler yapılabileceğine kısaca göz gezdirelim ve diğer yaklaşıma geçelim:

I) ÖNCELİKLE AİLELERİN VE TOPLUMUN TÜM KESİMLERİNİN SPASTİKLERLE BİRLİKTE YAŞAMAYI VE OLGUYU BİR “EKSİKLİK” OLARAK ALGILAMAMAYI YENİDEN ÖĞRENMELERİ GEREKMEKTEDİR. BU DA ANCAK “BENİMSEME”NİN YAYGINLAŞTIRILMASIYLA MÜMKÜN OLACAKTIR.

II) GENÇLERİN EĞİTİMİNE ÖNEM VERİLMELİDİR. KİŞİ ÇOCUKLUĞUNDAN İTİBAREN SPASTİKLERE İLİŞKİN BİLİNÇLENDİRİLİRSE, BİR GÜN KENDİ ÇOCUĞU DA SPASTİK OLURSA PANİĞE KAPILMAYACAK VE ONU REDDETME GEREKSİNİMİ DUYMAYACAKTIR.

III) “ÖZÜRLÜYÜ REDDETME” BİR KAÇIŞ YOLUDUR. HER AİLEDE SPASTİK ÇOCUK OLABİLİR VE HER EBEVEYN BÖYLE BİR ÇOCUĞU İYİ YETİŞTİRME POTANSİYELİNE SAHİPTİR… BİLİNMESİ GEREKEN TEK ŞEY OLACAKTIR: ÇOCUK HANGİ ÖZELLİĞE SAHİP OLURSA OLSUN ÖNCELİKLE BİR İNSANDIR VE İNSANCA YETİŞTİRİLMESİ GEREKLİDİR…
*****

SORU: “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?”
YANIT: “KADERİMİZ BÖYLEYMİŞ, KATLANMAK ZORUNDAYIZ…”
SONUÇ: “KABULLENME TUTUMU”…

Spastik çocuk ailesi olmaya başkaldırmanın ya da özür nedeniyle suçluluk duymanın olumsuz etkilerinin yanı sıra, olguyu kabullenmek de spastiklerin sağlıklı insanlar olarak yetişmelerini engellemektedir. Öyleyse “Kabullenme Tutumu”nun oluşum süreci nasıldır ve önlenmesi mümkün müdür?

“Kabullenme”de “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusu ve yanıtın kaderciliği içeren ilk bölümü aile fertleri tarafından açıklıkla kabul edilir. “KATLANMAK ZORUNDAYIZ…” ifadesi ise, her zaman geçerli olmasına rağmen, fertler tarafından bilinçaltına itilmiş olabilir.

Çocuklarının spastik oluşunu “Kader…” olarak tanımluyan aile fertlerinde zorunluluk duygusunun oluşması doğaldır. Salt, “KADERLERİNDE” spastik bir kişinin ailesi olmak yazdığı için bu duruma katlanmak zorundadırlar. Özürü de kendilerini ve çocuğu aşan bir güç olarak algıladıkları için, çocuğun onunla birlikte uyumlu, mutlu ve başarılı yaşayabileceğini düşünmeleri olanaksızdır. Bu nedenle de tanı koyulmasını ya da sakatlığın farkedilmesini takiben yoğun bir mucize beklentisi içine giren aile fertleri, hayallerinin gerçekleşmeyeceğini anladıkları zaman da tek çare olarak “Bağımsızlık Saplantısı”na sığınmaktadırlar. Bağımsızlık saplantısı ise, hangi tutumda olursa olsun, aile fertlerini çocukla birlikte intihara sürükleyebilecek kadar ciddi bir sorundur.

Spastik olmayı kadere yükleyen ailelerin “DERTLERİNE DEVA ARAMALARI” sırasında biraz olsun etkisini yitiren “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusu, kesin çözüm olmadığının öğrenilmesi ve ardından da “Bağımsızlık Saplantısı”nın oluşmasıyla birlikte yeniden güç kazanmaktadır. Aileler “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusuyla bir anlamda “KADERE İSYAN ETMEKTEDİRLER…”

“Kabullenme”deki “Yetinme Duygusu”nun kaynağı da ilgi çekicidir. Tutumdaki “Bağımsızlık Saplantısı”yla çelişkili olan ilke, “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?”yle yakından ilişkilidir. Kadere açıkça karşı çıkmak günah olarak algılanır ve çevre tarafından da onaylanmaz. “Kabullenme” ise “Çevre İlkeli” bir yaklaşım olduğundan aile fertleri dışlanmayı asla göze alamazlar. Bu nedenle de ellerindekiyle yetinmek, özürlü için sınırlı hedefler çizmek ve kadere boyun eğmekten başka çareleri yoktur. Bunun yanı sıra, onlar sakatlığı bir “YÜK” olarak gördüklerinden çocuğun ondan kurtulmasını da arzu etmekte ve spastik bireye fiziksel boyutta tam bağımsızlık kazandırmaya çalışmaktadırlar. Anılan çelişki kişilerde önemli psikolojik baskılara yol açar. Üstelik hem kadere boyun eğme zorunluluğu, hem de çocuğun “YÜKÜNÜ” ortadan kaldırma saplantısı bir arada olduğunda aile fertlerinin sağlıklı karar üretebilme yetenekleri de felç olur ve spastik kişi hiçbir zaman iyi yetiştirilemez.

“NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusunu “KADERİMİZ BÖYLEYMİŞ…” şeklinde yanıtlayanlar çaresiz ve çocuklarının geleceğine yönelik yaratıcılıkları, olumlu beklentileri bulunmayan insanlardır. Onlar için salt kendine yetebilmek, iyi-kötü gelir sağlayacak bir iş yapmak vb. “BİR SAKATIN GELECEĞİNE İLİŞKİN KALIPLAŞMIŞ BEKLENTİLER” önemlidir. Oysa bunları gerçekleştirebilmek için bile “Kabullenme” hiç uygun değildir. Üstelik doğru yetiştirilecek spastikler tek başına tuvalete girmekten çok daha önemli başarılar elde edeceklerdir… Çünkü bizim düşünce gücümüz vücudumuzdan daha sağlamdır…

“NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusunun “Kabullenme Tutumu”na yol açmasını önlemek oldukça zordur. Çünkü yanıt bugüne kadar onaylanan kalıplar çerçevesinde çok doğrudur. Uzmanların da iyi niyetle ama fazla düşünmeden benimsedikleri görüş şudur:

“SPASTİK ÇOCUKLAR İÇİN EN İDEAL YAKLAŞIM AİLE BİREYLERİNİN OLAYI KABULLENEREK ÇOCUĞA YARDIMCI OLMALARI, BAKIMIYLA İLGİLENMELERİ VE ONU TEDAVİ ETTİREREK KENDİNE YETERLİ DURUMA GETİRMELERİDİR…”

Uzmanlardan ya da çevreden yukarıdaki mesajı alan aile fertlerinin “Benimseme”ye yönelmeleri büyük bir mucizedir… Diğer beş yaklaşımdan korunabilmeleri için ise tek seçenekleri vardır: Sakatlığı kadere yükleyip BÜTÜNÜYLE İNSAN YETİŞTİRME SORUMLULUĞUNDAN KAÇMAK… Böylelikle de kendilerine gösterilen hedefler doğrultusunda spastik kişiye “HASTA” muamelesi yaparlar ve çocuk da BİR ÖZÜRLÜ NE KADAR GELİŞEBİLİRSE, O KADAR İLERLEME KAYDEDER… İNSAN’IN POTANSİYELİ bir kenara, acaba hiçbir olgu bu kadar basite indirgenebilir mi?… Spastiklere “SALT İNSAN” ilkesiyle yaklaşılmadığı sürece, Stephan HAWKING tek parmakla uzayı keşfededursun, biz hala “FİZİKSEL BAĞIMSIZLIĞA” saplanıp kalacağız…

“NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusunun “Kabullenme Tutumu”na yol açmaması için neler yapılabilir? Öncelikle İNSAN’ın sağır, kör, felçli, yatalak, zeka özürlü ya da spastik olmasının değiştiremeyeceği gerçekleri öğrenmeliyiz:

İNSAN TÜM CANLILAR ARASINDA EN SINIRSIZ GÜÇ VE POTANSİYELE SAHİP OLANIDIR; ÇOK DEĞERLİ VE ÖNEMLİDİR…İNSAN KABULLENİLEMEZ; ÇÜNKÜ O TÜM BENZERSİZLİKLERİYLE BİR BÜTÜNDÜR, ASLA BİR ZORUNLULUK DEĞİLDİR VE SADECE BENİMSENMEYE LAYIKTIR…

İşte “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusunun “Kabullenme”ye dönüşmesini önleme yöntemleri için uzmanların yararlanabileceklerini umduğum bazı veriler:

I) ÖZÜR AÇIKLANIRKEN AİLEYE ZORUNLULUK DUYGUSU AKTARILMAMALI, BİR İNSAN YETİŞTİRMENİN COŞKUSUNU DUYMALARI SAĞLANMALIDIR…

II) UZMANIN DENETİMİNDE, “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” SORUSUNA KADERCİLİK İÇEREN YANITLARIN VERİLMESİ ÖNLENMELİDİR.

III) AİLE FERTLERİNİN “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” SORUSUYLA YAŞADIKLARI PANİK NE ÖLÇÜDE ŞİDDETLİ OLURSA OLSUN, “SALT İNSAN” İLKESİNİ BAŞARIYLA AÇIKLAYAN BİR UZMAN KARŞISINDA RAHATLAYACAKLARDIR. ÇÜNKÜ HEPİMİZİN ÖZÜNDE İNSANI SAKAT, SAĞLAM YA DA DİĞER TANIMLARLA DEĞİL, SALT “İNSAN” OLARAK ALGILAMA VE KOŞULSUZ BENİMSEME İSTEĞİ GİZLİDİR…

IV) ARTIK BİZE “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” SORUSUNU YÖNELTENLERE KARŞI “ÇOCUĞU BÖYLE KABULLENİN…” İFADESİNİ KULLANMAK İSTEDİĞİMİZDE DİLİMİZİ ISIRMA VAKTİ GELMİŞTİR… SPASTİK KİŞİYİ KABULLENMELERİNİ ÖNERDİĞİMİZ HER AİLEYİ ÖNEMLİ PSİKOLOJİK SORUNLARA TEŞVİK ETTİĞİMİZİ DE ASLA UNUTMAMALIYIZ…

İleri “Kabullenme” vak’alarında “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusu en üst düzeye ulaşmıştır ve giderilmesi gerçekten zordur. Aile fertleri sürekli olarak şu kısır döngüyü yaşamaktadırlar: “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ? KADERİMİZE BOYUN EĞMEK ZORUNDAYIZ AMA BU ÇOCUĞA DA YAZIK, HAYATI BOYUNCA BU YÜKÜ OMUZLARINDA NASIL TAŞIYACAK?… KEŞKE ONUN İÇİN BİRŞEYLER YAPABİLSEYDİK AMA ELDEN NE GELİR Kİ? KADERİMİZ BÖYLEYMİŞ…” Böylelikle spastik kişi ve ailesi için yaşamak bir işkence haline gelecektir.

“Kabullenme”nin rehabilitasyonunda ilerleme sağlansa bile “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusu etkisini tamamen yitirmeyecek, ne var ki “Benimseme”ye yakınlaşan her aile ferdi de konumuz olan soruyu daha az sıklıkla düşünmeyi öğrenebilecektir.

Tutumdaki “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?”nin giderilmesi için kullanılabilecek birkaç önerimi de buraya ilave etmek istiyorum:

I) ÖZÜRÜN “KADERİN KÖTÜ BİR OYUNU” OLDUĞUNU DÜŞÜNEN AİLELERE HİÇBİR ŞEYE KATLANMAK ZORUNDA OLMADIKLARI,
SADECE “FARKLI BİR İNSAN YETİŞTİRME FIRSATINI” YAKALADIKLARI ANLATILMALI VE BAŞLARINA KÖTÜ BİRŞEY GELMEDİĞİ BENİMSETİLMELİDİR.

II) KABULLENEN AİLELERDEKİ TOPLUM DÜŞMANLIĞI DA “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” SORUSUNU KÖRÜKLEMEKTEDİR. PSİKOLOJİK YARDIM SIRASINDA ANILAN SAPLANTININ GİDERİLMESİNE BÜYÜK ÖNEM VERİLMELİDİR. ÇÜNKÜ “TOPLUM BİZİ KABULLENMİYOR, NEDEN BİZİM BAŞIMIZA BÖYLE BİRŞEY GELDİ?” KISIR DÖNGÜSÜNÜN SONUCU AĞIR BUNALIMLAR VE BASKILARDIR.
*****

SORU: “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?”
YANIT: “İNSANLARIN SPASTİK ÇOCUĞU İNCİTMELERİNİ ÖNLEDİĞİMİZ SÜRECE SORUN YOK…”
SONUÇ: “ÖRTÜLÜ TECRİT”…

“Örtülü Tecrit”in oluşum süreci “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” ile çok yakından bağlantılıdır. “Tecrit” sosyal içerikli bir yaklaşım olduğundan, aile bireyleri özürü fark ettikleri andan itibaren çocuğun geleceğine yönelik olarak toplumu yargılamaya başlamaktadırlar. Onlara göre ileride spastik çocuğa hiç kimse sahip çıkmayacak, acıyacak ve herkes onu hor görecektir. Böylelikle “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusu ortaya çıkmakta ve hiç olmazsa kendileri hayattayken spastik bireyin incitilmesini önlemek isteyen aile fertleri “Örtülü Tecrit”i uygulamaya almaktadırlar.

“Örtülü Tecrit” de önemli baskıların ve kısır döngülerin yaşandığı yaklaşımlardandır. Çocuğun iletişiminin sürekli denetim altında tutulması ailede şu endişeye yol açmaktadır: “YA BİZ YOKKEN ÇOCUĞA KIRILACAĞI BİRŞEY SÖYLENİRSE…” Bu baskı ve endişe tekrar “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusuna dönüşmekte, verilen yanıt da yine aynı endişeye neden olmaktadır. Sonuçta ise aile fertleri de, çocuk da ruh sağlıklarını tümüyle yitirmektedirler.

“Örtülü Tecrit”te konumuz olan soru çoğunlukla baskı altındadır, Çünkü çocuğun tecrit edilmediğini hissettirmeye çalışan kişiler “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” ile açığa çıkan bir sorun olduğunu da saklamak istemektedirler. Bazı koşullarda ise spastik çocuk ailesi olmanın sıkıntıları salt yakın çevre ya da uzmanlarla paylaşılır. Eğer “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusu açıkça dile getirilebiliyorsa aile ve psikolojik yardımı yapacak kişi gerçekten şanslıdır, çünkü çözüme ulaşmak daha kolay olacaktır.

Öncelikle “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusunun “Örtülü Tecrit”e yol açmasını önleme yöntemleri konusundaki birkaç önerimi yazmak istiyorum:

I) ÖZÜRÜ ÖĞRENEN AİLE FERTLERİ TOPLUMUN SPASTİKLERİ BİLİNÇLİ OLARAK DIŞLAMADIĞINI, ÜSTELİK İYİ YETİŞMİŞ, ÖZGÜVENLİ KİŞİLERİN ASLA DIŞLANMAYACAĞINI, ÇÜNKÜ ONLARIN TOPLUMUN ÖNEMLİ BİRER ÖĞESİ OLACAKLARINI BİLMELİDİRLER.

II) ÇOCUĞU YAPAY BİR İLETİŞİM ORTAMINDA YAŞATMAK ÇÖZÜM DEĞİL, ÇÖZÜMSÜZLÜK YARATACAKTIR.
ÜSTELİK “YA ÇOCUK DUYMAMASI GEREKENLERİ DUYARSA…” ENDİŞESİ AİLE FERTLERİNİN RUH SAĞLIKLARINI DA TÜMÜYLE BOZACAĞINDAN, ÖZÜRLÜNÜN SAĞLIKLI GELİŞİMİ OLANAKSIZLAŞACAKTIR.

III) “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” SORUSUNDAN KURTULMANIN YOLU OLARAK SEÇECEKLERİ “DENETİM ALTINDAKİ İLETİŞİM”, SADECE ÇOCUĞUN İLETİŞİM KALİTESİNİ DÜŞÜRMEKTEDİR. BU YOLLA “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” ETKİSİNİ YİTİRMEZ, AKSİNE ŞİDDETLENİR. ÇÜNKÜ KİŞİNİN DİALOGLARI HER AN KONTROL ALTINDA TUTULAMAZ VE
YILLARDIR HOŞLANACAĞI SÖZLER DUYMAYA ALIŞAN ÖZÜRLÜ EN BASİT OLUMSUZ TEPKİ KARŞISINDA BUNALIMA SÜRÜKLENEBİLİR.

“Örtülü Tecrit”i benimseyenler çocuğun yanındayken uzmanla bile rahat konuşamazlar. Ağızlarından “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” yakınması asla çıkmadığı gibi, bu soruyu hiç düşünmedikleri izlenimini vermeye çalışırlar. Oysa herhangi bir ortamda spastik bireyi garip bakışlarla inceleyenlerle karşılaştıklarında, büyük bir ruhsal çöküntü yaşarlar ve o anda “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusu beyinlerini kemiren bir kurt gibidir.

İleri “Örtülü Tecrit” vak’alarında “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusu çoğunlukla özüre yönelik olumsuz bir sosyal tepkiyle karşılaşıldığında bilinçüstüne çıkmaktadır. Diğer zamanlarda aile fertlerinin spastik kişiye yaklaşımlarında “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?”nin etkileri sıklıkla gözlenmez. Ev içinde yaşam, bugüne kadar ideal sayılan normlardaki “ÖZÜRLÜ BULUNAN BİR AİLEYE GÖRE” normaldir. “Benimseme Tutumu” ile karşılaştırdığımızda ise bilinçaltındaki “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusundan kaynaklanan bir yapaylık göze çarpacaktır. Aile fertleri “DOĞAL OLMAYI” başaramadıkları için “DOĞAL GÖRÜNMEYİ” seçmektedirler… Zaten konumuz olan soru ortadan kaldırılmadıkça “Benimseme”nin en basit özelliklerinin bile yaşama geçirilmesi olanaksızdır.

“Örtülü Tecrit” aileye yerleşmişse “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusunun giderilmesi için neler yapılabilir?

I) “TECRİT”İN SOSYAL İÇERİKLİ BİR YAKLAŞIM OLMASI “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” SORUSUNUN GİDERİLMESİNDE DE KOLAYLIKLAR SAĞLAMAKTADIR. KONUMUZ SORU DİĞER YAKLAŞIMLARDA TÜMÜYLE ÖZÜR YA DA ÇOCUĞA YÖNELTİLMİŞKEN, “TECRİT”TE SALT SOSYALLİĞİN KISITLANMASINA YOL AÇTIĞI İÇİN AİLENİN ENDİŞELERİNİN GİDERİLMESİNİ TAKİBEN “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” DE ETKİSİNİ YİTİRECEKTİR.

II) UNUTULMAMALIDIR Kİ “GİZLİ TECRİT”TE “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” SORUSUNUN REHABİLİTASYONU NE ÖLÇÜDE İYİ YAPILIRSA YAPILSIN, AİLEDEKİ “SPASTİK BİREYE ZARAR VERİLECEĞİ” ENDİŞESİ GİDERİLMEDİKÇE HER AN “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?”NİN TEKRARLAMA OLASILIĞI VARDIR. ÇÜNKÜ ÇOCUK DIŞARIYA ÇIKTIĞINDA DİKKAT ÇEKMESİ KAÇINILMAZDIR, BU DURUM AİLE FERTLERİNDE PANİĞE YOL AÇACAĞI İÇİN DE YİNE “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” KISIR DÖNGÜSÜNÜN ETKİSİ ALTINA GİRECEKLERDİR. BU NEDENLE AŞAĞIDAKİ YOLUN İZLENMESİ DAHA DOĞRU OLACAKTIR:

1) “TECRİT TUTUMU”NUN GENEL REHABİLİTASYONU
2) AİLENİN SOSYALLİK KONUSUNDAKİ ENDİŞELERİNİN GİDERİLMESİ
3) “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” SORUSUNUN TEDAVİSİ

III) “GİZLİ TECRİT” NEDENİYLE, ÇOCUĞUN KABULLENİLMEDİĞİNİ DÜŞÜNEN AİLE FERTLERİ DE “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?”NİN BASKISINI YOĞUN YAŞAMAKTADIRLAR. ÖZÜRÜ NEDENİYLE REDDEDİLECEK BİR ÇOCUK YETİŞTİRDİĞİNİ DÜŞÜNEN KİŞİNİN İSYAN ETMESİ VE SÜREKLİ OLARAK “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” SORUSUNU DÜŞÜNMESİ DOĞALDIR. ÇÖZÜM İSE AİLE FERTLERİNE “KABULLENİLMESİ GEREKEN SAKAT BİR İNSAN” YERİNE, “YETERSİZLİKLERİYLE BİRLİKTE BENİMSENMEYE LAYIK, SAĞLIKLI BİR İNSAN” YETİŞTİRMEYİ ÖĞRETMEKTİR…

“Örtülü Tecrit”teki “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusu bilinçli bir psikolojik yardımla en aza indirilerek günlük hayatı olumsuz etkilemesi önlenebilir. Yeter ki “Yedi Temel Tutum”u iyi bilelim ve konuya sahip çıkalım…
*****

SORU: “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?”
YANIT: “ÇOCUĞUN BU HALDE OLDUĞUNU HİÇ KİMSE GÖRMEDİĞİ SÜRECE SORUN YOK…”
SONUÇ: “AÇIK TECRİT”…

“Açık Tecrit” tümüyle özürün ve çocuğun gizlenmesine yönelik bir yaklaşımdır. Aile bireyleri sakatlığın bilincine vardıkları anda “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusunu düşünmeye başlayarak paniğe kapılırlar. Diğer “Şanslı” ailelerin sağlıklı çocuklarına ve toplumdaki saygınlıklarına özenirler, Çocukları sakattır ve sakatlar da “EKSİK İNSANLAR”dır. Böylelikle ailede aşağılık kompleksi yerleşmeye başlar. Bu duygudan yardımsız kurtulmalarının tek yolu ise “Açık Tecrit”e sığınmaktır. Spastik çocuğu hiç kimse görmezse EKSİKLİKLERİ de bilinmeyecektir.

Burada yine spastiklere yönelik önyargılar karşımıza çıkmaktadır. Gerektiği biçimde yetiştirilen hiçbir spastik çocuk “EKSİK” değil, sadece “FARKLI”dır… Yeri gelmişken şunu da kısaca vurgulamak istiyorum: “SAKAT” kelimesine nedense alerjimiz var. Oysa “SAKAT OLMAK”, “EKSİK” ya da “ANORMAL” olmayı gerektirmez. “EKSİK OLMAK” sadece kendimizi “EKSİK GÖRMEKLE” bağlantılıdır. Bu nedenle lütfen basit kelimelere takılıp kalmaktan vazgeçelim. Örneğin
BEN SON DERECE NORMAL VE KENDİNİ EKSİK GÖRMEYEN BİR SAKATIM…

“Açık Tecrit”te spastiklerin iletişim kurmalarının engellenmesi “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusunun düşünülmesini azaltmak yerine, arttırmaktadır. Çünkü sosyalliği kısıtlanan özürlü bir gün mutlaka hırçınlaşmaya başlayacak ve aile bireylerine hayatı zehir edecektir. Böylelikle “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusu çok daha baskılı biçimde etkisini gösterecek, aile fertlerinin sakatlığa yönelik öfkeleri de ikiye katlanacaktır. Üstelik onlar çocuktaki olumsuzlukların “Tecrit”ten değil, özürden kaynaklandığına inanmaktadırlar. Elbette ki bu da “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?”nin olumsuzluklarını arttıracaktır. Sonuçta ise öyle bir aşamaya gelinir ki ne çocukla birarada huzurlu yaşamak mümkündür, ne de aile fertleri çözüm üretebilmektedirler.

“Açık Tecrit”in diğer kaynağı da aile fertlerinin topluma karşı açıklama yapmaktan kaçınmalarıdır. Çünkü özürlüyle birlikte dışarıya çıktıklarında karşılaşabilecekleri “Çocuğa ne oldu, hasta mı?” vb. sorular da, kompleksleri nedeniyle mantıklı düşünemeyecek durumdaki aile fertlerini “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusuna yakınlaştırmaktadır.

“NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?”nin “Açık Tecrit”e yol açmaması için “Tecrit”in genel önleme yöntemlerinin yanı sıra, aşağıdaki ilkeler de dikkate alınmalıdır:

I) SPASTİK ÇOCUK AİLE İÇİN BİR EKSİKLİK DEĞİL, FARKLILIK
KAYNAĞIDIR. ÖZÜRLÜ TECRİT EDİLDİĞİNDE “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” SORUSUNDAN KURTULMAK OLANAKSIZLAŞACAKTIR. ÇÜNKÜ “TECRİT”İN SONU İSYANDIR VE ÇOCUKTA ORTAYA ÇIKAN RUHSAL SORUNLAR AİLEYİ TÜMÜYLE ÇÖZÜMSÜZLÜĞE SÜRÜKLEYECEKTİR…

II) SPASTİK ÇOCUK AİLESİNİ KAYBETTİKTEN SONRA DA HAYATINI SÜRDÜREBİLMELİDİR. “AÇIK TECRİT” İLE TÜM İLETİŞİM OLANAKLARI KISITLANAN ÖZÜRLÜ İNSANLARLA SAĞLIKLI DİALOGLAR KURAMAYAN, MUTSUZ VE DOYUMSUZ BİR KİŞİ OLACAK, SADECE YAŞAMASI GEREKTİĞİ İÇİN YAŞAYACAK, BELKİ DE YAŞAMAYI BİLE BAŞARAMAYACAKTIR.

III) “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” SORULDUĞU ANDA TERS GİDEN BİRŞEYLER DE VAR DEMEKTİR. BU DURUMDA AİLE FERTLERİ PANİĞE KAPILMAMALI VE KENDİLERİNİ HİÇBİR AİLEYLE KIYASLAMAMALI, SPASTİK ÇOCUĞU DİĞER KİŞİLERDEN SOYUTLAMAMALIDIRLAR. HER AİLE BENZERSİZDİR VE HER AİLE UYUMLU YAŞAYARAK, TOPLUMLA BÜTÜNLEŞEREK İYİ BİR İNSAN YETİŞTİRME POTANSİYELİNE SAHİPTİR.

“İleri ‘Açık Tecrit’ vak’alarında çocuğun hırçınlaşmasıyla birlikte ‘NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?’ sorusunun aile üzerindeki baskısı da artar.” demiştik. Bu aşamaya gelindiğinde mutlaka psikolojik yardıma gereksinim duyulacaktır. Ancak ailenin bir uzmana başvurması da oldukça zordur. En olumlu koşullarda spastik çocuk, “ÖFKE NÖBETLERİ VAR, İLAÇ VERİR MİSİNİZ?…” ya da buna benzer cümlelerle hekime götürülmektedir. Doktor, sinir sistemindeki bir bozukluğun yanı sıra, “Tecrit”in varlığından da mutlaka şüphelenmeli ve aileyi bir psikologla görüşmeye ikna etmeli; bunu başaramadığı takdirde ise “BENİM GÖREVİM DEĞİL…” diye düşünmeksizin “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusuyla ve benimsenen tutumla ilgili araştırmalara vakit geçirmeden başlamalıdır. Çünkü SÖZ KONUSU OLAN, BİR İNSANIN HAYATIDIR…

Aileye yerleşmiş “Açık Tecrit”te, “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusunun giderilmesi nasıl sağlanabilir?

I) “AÇIK TECRİT”TE ÇOCUĞUN SAKATLIĞININ BAŞKALARI TARAFINDAN FARKEDİLMESİ “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” SORUSUNUN YOĞUNLAŞMASINA NEDEN OLUR.
ÖRNEĞİN, ODASINA KAPATILDIĞI HALDE BAĞIRIP ÇAĞIRARAK EVE GELEN MİSAFİRLERE VARLIĞINI KANITLAMAK İSTEYEN SPASTİK BİREY, “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” SORUSUNUN AİLE FERTLERİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİNİ ARTTIRMASINA NEDEN OLACAKTIR. BÖYLELİKLE KONUKLARA ÇOCUKTAN SÖZEDİLMEK ZORUNDA KALINACAK AMA ÇOCUĞA VE ÖZÜRE DUYULAN ÖFKE DE ARTACAKTIR.
BU NEDENLE ÖNCELİKLE AİLE FERTLERİNİN SAKATLIĞI BİR UTANÇ YA DA EKSİKLİK KAYNAĞI OLARAK GÖRMELERİ ÖNLENMELİ VE MÜMKÜNSE ÇOCUK DA “TECRİT”E KARŞI AŞIRI TEPKİLER GÖSTERMEMESİ İÇİN UYARILMALIDIR.

II) SPASTİK BİREYDEKİ ÖFKE NÖBETLERİNİN SALT ÖZÜRDEN DEĞİL,”TECRİT TUTUMU”NDAN DA KAYNAKLANABİLECEĞİ AİLEYE AÇIKLANMALI VE “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” İLE “TECRİT” HAKKINDA BİLGİ VERİLMELİDİR.

III) “AÇIK TECRİT”TE “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” SORUSUNUN TUTUMDAN BAĞIMSIZ OLARAK GİDERİLMESİ HİÇBİR ŞEY İFADE ETMEYECEKTİR. ÇÜNKÜ ASIL SORUN BENİMSENEN YAKLAŞIMDADIR, HATTA KONUMUZ OLAN SORUNUN ETKİSİNİ ŞİDDETLENDİREN EN ÖNEMLİ FAKTÖR DE “TECRİT TUTUMU”DUR. BU NEDENLE ÖNCELİKLE TUTUMUN GENEL REHABİLİTASYONUNDA İLERLEME SAĞLANMALIDIR. BÖYLELİKLE SORU DA YAVAŞ YAVAŞ GEÇERLİLİĞİNİ YİTİRECEKTİR.
*****

“NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusunun tutumlarla ilişkisine kısaca değindik. Dikkat edilirse “Benimseme” dışındaki tüm yaklaşımların kaynağı aile fertlerindeki özgüven eksikliği ve “BİZ ŞİMDİ NE YAPACAĞIZ, NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” ifadeleriyle yaşanan paniktir.

Öyleyse ideal tutum nasıl oluşmaktadır? “Benimseme”de aile fertleri özürü öğrendikleri anda endişelenmezler mi, onların “SAĞLAM ÇOCUK” hayalleri yok mudur? Gelin şimdi bu muhteşem tutumun oluşum sürecini inceleyelim:

“BENİMSEME TUTUMU” NASIL OLUŞUR?

Spastik çocuğu benimseyebilmek için ne Sorbone Üniversitesi’nden alınmış bir diplomaya, ne de dahi olmaya gerek vardır… Sağduyusunu ve aklını iyi-kötü kullanabilen, özgüven sahibi olan herkes ideal yaklaşımı benimseyip mükemmel uygulayabilir. Çünkü “Benimseme” insan doğasına en uygun yaklaşımdır.

Tutuma eğilimli olanlar özürü öğrendikleri anda bir sorun olduğunu varsaymak yerine, “ÖNCE İNSAN” diyerek düşünmeye başlarlar. Çocuklarında önemli yetersizlikler olabilecektir ama o her şeyden önce bir İNSAN’dır ve geliştirilebilecek bir potansiyeli de mutlaka vardır… Böylelikle “SALT İNSAN” ilkesi devreye girer ve ailenin “SAKAT ÇOCUK AİLESİ OLMAKTAN KAYNAKLANABİLECEK ENDİŞELERİ” önlenir.

İlginçtir ki söz konusu aileler özürlü çocukları olduğu için üzüntü duymazlar. Sakatlığı öğrendikleri anda ilk tepkileri olgunun “NEDEN OLDUĞUNU DEĞİL”, “NE OLDUĞUNU” araştırmaktır. Özürü iyi bilmek ve anlamak, böylelikle de çocuklarından ne isteyip, ne isteyemeyeceklerini doğru olarak saptamak isterler. Çünkü “Benimseme” güçlü bir mantık tutumudur ve aile fertleri de özürlüyle ilgili her şeyi sağlıklı olarak değerlendirebilmek için “REALİTE + SAĞDUYU + MANTIK” üçlüsünü kullanmaktadırlar. Onlar için öncelikle önemli olan, spastik kişinin zekası ve ruh sağlığıdır.

Elbette ki bölümün başlangıcında değindiğimiz, sakatlığın açıklanışı sırasındaki aksaklıklarla “Benimseme”ye hazırlananların da karşılaşma olasılıkları vardır. Ancak onlar en kötü ihtimalle yataktan kalkamayan ama yaşamaktan gerçek anlamda keyif alan bir insan yetiştirmeye çoktan karar vermişlerdir… Felaket haberlerini gülümseyerek karşıladıktan sonra çocuklarındaki genel gelişime katkıda bulunmaya başlar ve alıcılarını açık tutarak ondan gelecek hiçbir mesajı kaçırmamaya çalışırlar. Zihinsel engeli olmayan spastikler de ailelerinin duyarlılığına çok erken dönemde karşılık vereceklerdir.

Böylelikle çocuktaki zeka düzeyi hiç vakit geçirilmeden belirlenerek eğitim ve rehabilitasyona zamanında başlanır. Anlayacak yaşa geldiği zaman özürü ve rehabilitasyonu çocuğa akılcı biçimde açıklandığından, gelişimi asla aksamaz. Aile bireyleri bedenini bilinçsizce kullanması için çocuğu zorlamak yerine, ona beynini kullanmayı ve denetleyemediği bir vücutla nasıl yaşayabileceğini öğretirler. Sonuçta da inanılmayacak kadar mutlu, hatta özürünün tüm kısıtlamalarına rağmen üretken bir birey yetişir.

“Benimseme” ansızın oluşan bir yaklaşımdır. Aile fertleri ideal tutumu benimsemeye uzun uzun düşünerek karar vermezler. Doğruyu bulmalarına yardımcı olan temel kavram ise sağduyularıdır. Tutumu büyütmez, olay haline getirmezler. Doğal, kararlı, sağlıklı, uyumlu ve mutlu insanlardır.

“Benimseme” tam olarak anlaşıldıktan sonra vazgeçilemeyecek bir yaklaşımdır. Ne var ki alışılagelmiş sakat kalıplarına uygun insan yetiştirilmeyeceği için “Benmimseme”yi savunanlara başlangıçta büyük tepkiler gösterilmesi de doğaldır. Bilinçli aile fertleri de çocuğu yetiştirirken kendilerine yöneltilecek olan, “HATA YAPIYORSUNUZ…” vb. uyarıları sadece gülümseyerek karşılayacaklardır. Çünkü diğer tutumları benimseyenlerin aksine, ne yapmak istediklerini gerçekten bilmektedirler… Üstelik zaman ilerledikçe yaşam serüveninde büyük başarılar kazanacaklar ve tüm insanlar tarafından coşkuyla destekleneceklerdir.
*****

Açıklamaya çalıştığım üzere “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” tüm olumsuz yaklaşımların kaynağıdır. Aile fertlerinin bu soruya yönelmeleri önlenebilirse, kişiler “Benimseme” dışındaki tutumlardan da korunabileceklerdir.

AİLELER İÇİN “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” SORUSUNDAN KORUNMA YOLLARI

Aileye böylesine zarar veren bir sorudan korunabilmek birçok olumsuzluğun da önüne geçilmesini sağlayacaktır. Bilinmesi gereken ilk kural, aile fertlerinin amaçlarının “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusunu “BASKI ALTINA ALMAK” değil, “HİÇ DÜŞÜNMEMEK” olduğudur. Çünkü baskı altına alınan her şey çok daha olumsuz biçimde dışa vurulacaktır. Aşağıda spastiklerin ailelerine “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusundan korunabilmeleri yolunda yararlı olacağını umduğum birkaç önerimi bulabileceksiniz:

I) SAKATLIĞI FARKETTİĞİNİZ ANDA SAKİN OLMAYA ÇALIŞIN.
ENDİŞEYE KAPILARAK SPASTİK OLMAYI GÖZÜNÜZDE BÜYÜTÜRSENİZ, HİÇBİR ŞEYİN İÇİNDEN ÇIKAMAZ HALE GELİR VE ÇOCUĞA DA, KENDİNİZE DE YARDIM EDEMEZSİNİZ…

II) ÇOCUĞUNUZUN ÖZÜRÜ KONUSUNDA SİZE YAPILAN AÇIKLAMA TEORİLERE DAYANMAKTADIR VE O SADECE BİR TANIMDIR. SİZ İSE BİR “TANIM” DEĞİL, “İNSAN” İLE İLGİLENECEKSİNİZ… HER İNSAN DA KEŞFEDİLMEYE DEĞER BİR EVREN’DİR…

III) BUGÜNE DEK SİZE SPASTİKLERE İLİŞKİN AKTARILAN KALIPLAR, ÇOĞUNLUKLA ONLARIN YETİŞTİRİLİŞ TARZLARINDAKİ SORUNLARDAN KAYNAKLANMAKTADIR.
ÇOCUĞUNUZU GERÇEKTEN TANIMAYA VE ANLAMAYA ÇALIŞIRSANIZ, KALIPLARA HİÇ DE UYMADIĞINI FARKEDECEKSİNİZ…

IV) ÇOCUĞUN ÖZÜRÜNÜ İYİ BİLİN, ANLAMAYA ÇALIŞIN, BENİMSEYİN VE ÖYLESİNE AKILCI DEĞERLENDİRİN Kİ, SPASTİK KİŞİ SAĞLIKLI BİR İNSAN OLARAK YETİŞEBİLSİN. BÖYLELİKLE “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” SORUSUNU DÜŞÜNMEYE GEREK GÖRMEZSİNİZ…

V) BİR “SPASTİK” OLARAK SAMİMİYETLE YAZIYORUM Kİ, BİZİM ÖZÜRÜMÜZ ASLA SORUN DEĞİLDİR AMA O DURUMA DA GETİRİLEBİLİR…
OYSA BEN YILLARDIR AÇTIĞIM KAPILARI VE ELDE ETTİĞİM BAŞARILARI, BANA SAKATLIĞIMDAN YARARLANMAYI ÖĞRETEN AİLEME BORÇLUYUM. İNANIN BU BİR MUCİZE DEĞİL, AKIL VE SAĞDUYUNUN ZAFERİDİR…

*****

UZMANLAR İÇİN “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” SORUSUNU ÖNLEME YÖNTEMLERİ

Tüm iyimserliklerine karşın aile fertlerinin “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” sorusundan yardım almaksızın korunabilmeleri oldukça zordur. Bu nedenle uzmanların geliştirecekleri önleme yöntemleri büyük önem taşımaktadır. Şimdi “Söz konusu çalışmaların ilkeleri neler dikkate alınarak belirlenebilir?” sorusunu yanıtlayacak verilere kısaca değinelim ve 4. Bölüm’e geçelim:

I) “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” SORUSUNA YOL AÇAN FAKTÖRLER ÖZÜMSENMELİ VE BUNLARDAN ÖZENLE KAÇINILMALI, TOPLUMUN DİĞER KESİMLERİ DE MEDYA ARACILIĞIYLA SPASTİKLERİN AİLELERİNİ DOĞRU BİÇİMDE YÖNLENDİRMELERİ İÇİN UYARILMALI VE BİLİNÇLENDİRİLMELİDİR.

II) ÖZELLİKLE ÖZÜRÜN AÇIKLANIŞI SIRASINDA YAŞAMSAL BİR GÖREV ÜSTLENİLDİĞİ ASLA UNUTULMAMALIDIR.
YANLIŞ KULLANILACAK HER KELİME, GENCECİK BİR İNSANIN HAYATINI MAHVETMENİN AĞIR VİCDANİ SORUMLULUĞUNU DA BERABERİNDE GETİRECEKTİR…

III) LÜTFEN AİLEYE GELECEĞE YÖNELİK AŞIRI İYİMSER VAATLERDE BULUNMAYIN YA DA SAKATLIĞI NE KADAR AĞIR OLURSA OLSUN, ÇOCUĞUN HİÇBİR ŞEY BAŞARAMAYACAĞINDAN YOLA ÇIKMAYIN.
SPASTİK OLMAYI OLGUYU YAŞAMAYANLARIN ANLAYABİLMESİ ÇOK ZORDUR. ÇOCUĞUN DENETLEYEMEDİĞİ BİR BEDENLE NELER YAPABİLECEĞİNİ ÖNCEDEN KESİN OLARAK SAPTAYAMAZSINIZ.
HAYATI BOYUNCA YATAKTAN KALKAMAYABİLİR VE BUNA RAĞMEN MUTLU YAŞAYABİLİR, HAREKETLERİNİ İYİ-KÖTÜ DENETLEYEBİLEN BİR RUH HASTASI OLABİLİR YA DA HER AÇIDAN GELİŞEN, SAĞLIKLI BİR İNSAN OLARAK YETİŞEBİLİR…
ANCAK, AİLEYE AKTARILACAK HER VARSAYIM “KESİN BİLGİ” OLARAK ALGILANACAK, GELİŞMELERİN GECİKMESİNİ TAKİBEN ONLARIN UMUTSUZLUĞA KAPILMALARI DA ÖZÜRLÜNÜN GELECEĞİNİ TEHLİKEYE SOKACAKTIR.
BU KİTAP ARACILIĞIYLA KAZANACAĞINIZ TEK CÜMLE BU OLSA BİLE, LÜTFEN İYİ BİLMEDİĞİNİZ OLGULARI HİÇ KİMSEYE ÖĞRETMEYE ÇALIŞMAYIN…

IV) “BENİMSEME TUTUMU”NU İYİ BİLİN VE SONUNA DEK SAVUNUN. SPASTİKLER İÇİN TEK ÇIKAR YOL AİLELERİ TARAFINDAN BENİMSENMEKTİR. TOPLUMA KAZANDIRACAĞINIZ HER SAĞLIKLI AİLE DE, BİR ANLAMDA SİZİN KİŞİSEL BAŞARINIZ OLACAKTIR…

V) SPASTİKLERLE BİRLİKTE YAŞAMAK DÜŞÜNÜLDÜĞÜ KADAR ZOR VE SIKICI DEĞİLDİR. HER NE OLURSA OLSUN, AİLEYE “HAYATLARI BOYUNCA BİR HASTALIKLA BOĞUŞACAKLARI” MESAJINI VERMEYİN. BU CÜMLEYLE KİŞİLERİ ÖZÜR HAKKINDA BİLİNÇLENDİRMEK YERİNE, ALTINDAN KALKAMAYACAKLARI BİR YÜKÜ OMUZLAMAYA ZORLAYABİLİRSİNİZ…

VI) “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” DOĞAL BİR TEPKİ DEĞİL, İNSAN YETİŞTİRME SORUMLULUĞUNDAN KAÇIŞ YOLUDUR…
SPASTİK ÇOCUKLARI OLDUĞUNU AÇIKLADIĞINIZ FERTLERİN ANILAN SORUYU DÜŞÜNMELERİNİ NORMAL KARŞILAMANIZ İSE, SAKATLIĞA İLİŞKİN DÜŞÜNCELERİNİZİ BAŞTAN GÖZDEN GEÇİRMENİZ GEREKTİĞİNİN KANITIDIR…

UMARIM AŞAĞIDAKİ İFADE SİZİN İÇİN İYİ BİR BAŞLANGIÇ OLABİLİR:

HER “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” SORUSU ÖZÜRÜN SORUN OLARAK ALGILANACAĞININ HABERCİSİDİR; SONUÇ İSE AİLENİN TÜM FERTLERİNİ UÇURUMA SÜRÜKLEYECEK ALTI OLUMSUZ TUTUMDAN BİRİDİR… BİZ UZMANLAR SPASTİK OLMAYI BİR SORUN OLARAK GÖRMEYİ ÇOKTAN AŞMIŞ OLMALI VE AİLELERİ DE “NEDEN BİZİM BAŞIMIZA GELDİ?” SORUSUNDAN KORUMALIYIZ. ÇÜNKÜ İDEAL TUTUMU, “BENİMSEME”Yİ BİLİYORUZ VE BİLMENİN SORUMLULUĞU, ÖĞRETMEKTİR…

-*-*-*-

ASLI DİNÇMAN