Medya Takip Merkezi (MTM) tarafından, Temmuz-Ağustos 2008 döneminde 1700’ü aşkın gazete, dergi, TV kanalı ve haber sitesinde, “MEDYADA ENGELLİLERE İLİŞKİN HABERLER” konulu bir araştırma yapılmış. (*)
3171 haber üzerinde yapılan araştırmaya göre:
“İki aylık dönemde, basının en çok ilgi gösterdiği konu, engellilerin dramatik yaşam hikâyeleri oldu. Sosyal hayatın içinde varoluş mücadelesi verirken, çeşitli sıkıntılarla karşılaşan engellilerin hikâyeleri, üçüncü sayfalara sıkça konu edildi.”
Bu tespitin akla getirdiği önemli bir soru: ENGELLİ OLMAK DRAMATİK MİDİR?
TDK sözlüğü, “Dramatik” sözcüğünün, konumuzla ilgili anlamlarını şöyle veriyor:
“3. mec. Coşku veren, duyguları kamçılayan.
4. mec. Acıklı.”
İki anlamdaki ortak nokta, medyanın toplumdaki duygusallığa “dokunma” arzusu ve bu amaçla engellilerden yararlanma isteğidir. “Engelli olmak dramatik midir?” sorusundan önce belki de bu konuyu incelemek gerekiyor.
Yani, medya görevini yerine getirirken mutlaka ve yalnızca duygulara mı hitap etmelidir?
AKIL+MANTIK+SAĞDUYUYLA NAKŞEDİLMİŞ, DOLU DOLU HABERLER, DUYGUDAN SOYUTLANMADAN VE DUYGU SÖMÜRÜSÜ DE YAPILMADAN SUNULAMAZ MI?
Ülkemizde medya, toplumun alışılmış kalıplarına uyarak “REYTİNG” ve “TİRAJ” garantisi sağlamaya çalışmaktadır. Dolayısıyla, engellilere ilişkin haberler de, toplum genelinin engellilere baktığında neyi, hangi açıdan görmek istediğiyle paraleldir. Yanlış olan da, genel kalıpların aksi yönde toplumun bilinçlendirilmesinin hedeflenmeyişidir. Zira medyanın sorumluluklarından biri de, hedef kitlesini EĞİTMEK’tir.
Örneğin, hemen hiç kimse Stephan HAWKING ile vücudunu kullanamadığı için ilgilenmez; bir bilim adamı olduğu için ilgilenir. Onunla savları hakkında konuşulur, sorular yöneltilir vb.
Ülkemizde ise, engelini ön plana çıkarmadan yaşayan, çalışan, üreten engelliler, yaptıklarının değeri ve verimliliğiyle yeterince gündeme getirilmezler. Tam tersine, çalışmaları anlatılırken, neyi / niçin ürettikleri değil, ENGELLERİNE RAĞMEN nasıl başardıkları ön plana çıkarılır. Ya da engel tümüyle yadsınarak, haber / yorum, “O, kendini engelli saymıyor” teması üzerine kurgulanır. Aslında her iki yaklaşım da, dramatik ve sağlıklı duygulanımları teşvikten uzaktır. Aradaki tek fark, ilkinde engel hedef kitlenin “gözüne sokulurken”, ikincide “damardan” verilmektedir.
DOĞAL OLAN İSE, ENGELDEN YETERİNCE AYRINTILI BAHSEDEREK, ONU ENGELLİYLE BÜTÜNLEŞTİRMEK, ANCAK KİŞİNİN ÜRETTİKLERİNE YA DA GÜNLÜK OLAĞAN YAŞANTISINA GELİNCE, “ENGELLİ” VURGUSUNU YAPMAMAKTIR. ÇÜNKÜ ENGEL ZATEN ENGELLİYE AİT BİR ÖZELLİKTİR…
Şöyle sorulabilir: Günlük yaşamda engelliler o kadar gereksiz sorunla uğraşmak zorunda kalıyorlar ki, karşılaştıkları darboğazlar nasıl yadsınabilir?
Bir de şu açıdan bakalım: Sürekli bir şeylerden yakındığını bildiğimiz / hissettiğimiz kişiler hakkında ne düşünürüz? Onları ne kadar benimseyebilir, gerçek sorunlarına ne ölçüde samimi ilgi duyabiliriz? Benimseme olmazsa da onlar için ne yapabilir ya da onlar için bir şeyler yapmayı cân-ı gönülden isteyebilir miyiz? Elbette ki hayır. Sadece “Ǎdet yerini bulsun diye” YAPIYOR görünürüz… Bu da çözüm yerine, sorunu derinleştirir.
O zaman öncelikle engelliler ve yakınları dramatizasyon uzaklaşmalıdırlar. Böylelikle gerçek anlamda her şeyle bütünleşmeleri mümkün olacak, zamanla medya ve toplumun da yaklaşımı değişecektir.
Birkaç ipucu:
• Hayat herkese çeşitli derecelerde kısıtlamalar getirir. Bunlardan bazıları elbette ki engelimizden kaynaklanacaktır. Büyük bir bölümünün ise, aslında engelli olmakla hiç ilgisi yoktur. Önemli olan, bu ayrımın farkına varmak, yaşadığımız her darboğazın faturasını engele çıkarmamak, biraz özeleştiri de yapabilmektir.
• Toplumun sadece duygularına hitap etmek kolaydır. Ancak bu şekilde etkili olmak, iz bırakmak mümkün değildir. Hüzün, acıma, azme hayranlık vb. duygular geçicidir. Kalıcı olan, üretkenlik ya da sağlıklı karakterlerle anılmaktır. Bu ise, ailenin engelliyi mutlu ve hayatla iç içe yetiştirmesiyle mümkündür. ENGELİN DRAMATİK ALGILANMASI VE DRAMATİZE EDİLMESİNE GÖZ YUMULMASI, AİLEYİ ENGELE KİLİTLER. DOLAYISIYLA ENGELLİYE AYIRACAK ZAMAN VE BİLİNÇ KALMAZ.
• Engele odaklanmak yerine, hayata yelken açmak daha caziptir… Yaşam böylesine mucize doluyken, bir şeyleri gerekçe yapıp, izleyici kalmak neye yarar ki?…
Haydi… Yaşam, ayrım yapmadan hepimizi kucaklamak için bekliyor. Geç kalmayalım…
Aslı Dinçman
İzmir, 30 Ocak 2010
————
(*) Kaynak: http://www.medyatakip.com/medyaarastirmalari.php