Tarih: 29 Mart 2009 Pazar…
İçimde bir heyecan; bugün güzel vatanımda yerel seçim günü… Doğum yerim İstanbul olsa da, on beş yıldır İzmir’de yaşıyorum ve kendimi İzmirli hissediyorum. Daha da önemlisi, İzmir’i çok seviyorum.
Ağır derecede fiziksel engelli olduğum için, tüm bedensel faaliyetlerimde annem başkahramanım… Kahvaltımızı yaptıktan sonra beni giydirdi. Yakama, komşumuz ve dostumuz Suzan ablamın armağanı, en büyük boy ATATÜRK rozetimi takmasını rica ettim. Yetmedi, boynuma da, yine onun aldığı, sevgili önderimin kalpaklı bir portresini taktırdım.
Girişte altı-yedi basamak merdiven olduğundan, dışarı çıktığımda bize her zaman candan destek veren, apartman görevlimiz Muzaffer ağabey ve eşi Fatoş abla ile şakalaşarak, aşağıya indik. Muzaffer ağabey, beni kucakladığı gibi arabaya yerleştirdi. Aslında, yardımla birkaç adım yürüyüp arabaya binebiliyorum ama Muzaffer ağabey böyle şımartıyor beni…
Yıllardır İzmir Amerikan Koleji’nde oy kullanıyoruz. Engelli olduğum için arabamızla içeriye kadar girmemize izin verildi. Okulda inşaat olduğundan, molozların üstünden geçmemiz gerekti ama usta sürücü annem, arabamızın altını vurmadan bunu başardı.
Benim sandığım koridorun sonundaymış. Annem görevlilerle görüştü. Yüzde 93 engelli olduğumu öğrenen sandık başkanı, sandıkların arabaya kadar götürülmesi talimatını vererek, büyük duyarlılık ve incelik gösterdi. Bu arada, bir sandık görevlisi de, “Yüzde 93 engelliyse nasıl oy kullanacak?” şeklinde, dâhice (!?!) bir soru sormuş. Diğer bir sandık görevlisi ise, komşumuz olduğundan, beni tanıdığını ve oy kullanmaya ilişkin bir engelim olmadığını söylemiş.
Ağır engellilerin mutlaka zihinsel açıdan da yetersiz olmalarının gerekmediğini, acaba ne zaman öğreneceğiz?
El-kol hareketlerim yetersiz ve istek dışı olabildiğinden, mührü basma konusunda görevliden yardım istedim. Annem böyle zamanlarda, önyargılara yol açmamak için uzakta durmayı tercih eder. Sadece “Spastikçe”den tercüme yapması, bir de imzamı atmam için kolumu yönlendirmesi gerektiğinde yaklaşır yanıma.
Tüm pusulalarda, oy vereceğim partiyi işaret ettim. Muhtar adaylarını da tek tek gösterdiler, seçtim. Hepsini özenle katlayıp, önümde sandıklara attılar. Parmak basmayı hiç sevmem; annemin desteğiyle imzamı da attım. Rahatladım…
Seçim haberlerinden öğrendim ki, engelliler çok zor oy kullanmışlar. Annem çok sosyaldir, beni de öyle yetiştirdi. Hayatımda hiç içe kapanık olmadım. Dilimden anlamasalar da, herkesle sohbet ederim, yardım istemeye çekinmem. Fiziksel sakatlığımla ilgili hiçbir şeyden yetersizlik duygusuna kapılmadım. Çünkü bu hayat benim. Yetersizlik duygusuyla çekingen davranmak da, en çok bana zarar verir. Hayatımızdaki kolaylıklarda bu felsefenin payının büyük olduğunu düşünüyorum.
Suzan abla ve Feyyaz ağabey de bizimle gelmişlerdi. Hava muhteşemdi. Çeşme’ye doğru yola çıktık. İzmirlilere önerim: Alaçatı’da Yusuf Usta var. Yemeklerinin tadına mutlaka bakın… Ustaya da benden selam söyleyin; “Tekerlekli sandalyeyle gelen Aslı” derseniz, tanıyacaktır.
Dönüşte annemle Suzan abla, otoyolun kenarından kır çiçekleri topladılar.
Akşama doğru, sağlıkla evimize kavuştuk. İzmir seçim sonuçlarını öğrendikçe de iyice keyfimiz yerine geldi. Darısı, tüm Türkiye’nin başına…
Aslı DİNÇMAN
İzmir, 03 Nisan 2009